çocuklarımıza Nasıl Kitap Okuma Alışkanlığı Kazandırabiliriz Projesi (çonakioakap) adlı doküman sinifogretmeniyiz.biz sitemizin
kategorisinde yer almaktadır. Bu kategoride
dosyasına benzeyen başka dokümanlar dabulabilirsiniz. Bu kategori de ilkokul 1.sınıf, 2.sınıf, 3.sınıf, 4.sınıf ve ortaokul 5.sınıf, 6.sınıf, 7.sınıf, 8.sınıf dosya ve dokümanlarına ulaşabilirsiniz.
Dosyayı indirmek için aşağıdaki hemen indir bağlantısına tıklamanız yeterlidir.
ÇOCUKLARIMIZA NASIL K�TAP OKUMA ALI�KANLI�I KAZANDIRAB�L�R�Z PROJES�
(ÇONAK�OAKAP)
�DEAL�ST SINIF TÜRKÇE VE EDEB�YAT Ö�RETMEN� MESLEKTA�LARIMIZLA �DEAL�ST OKUL VE M�LLÎ E��T�M MÜDÜRLER�M�ZE
Sözlerimizin ba��nda hemen ve bilhassa belirtelim ki, s�n�f ö�retmeni meslekta�lar�m�z bize göre e�itim sistemimizin, çok önemli de�il, “en önemli” parças�n� olu�turuyorlar. Ve kanaatimizce di�er bütün parçalar, bu temel parçaya göre �ekilleniyor.
Bu cümleden hareketle �unu rahatl�kla söyleyebiliriz. �lkö�retimin birinci kademesinde, ilk üç y�l her hafta –san�yoruz- otuz saat boyunca, dört ve be�inci s�n�flarda da yine otuz saate yak�n süreyle, ö�rencileriyle ayn� ortamda bulunan s�n�f ö�retmeni meslekta�lar�m�z olmadan, ikinci kademedeki Türkçe ö�retmenlerinin, lise ve dengi okullarda biz edebiyat ö�retmenlerinin ve sonras�nda da yüksekö�retimdeki hocalar�n, “çocuklar�m�za kitap okuma al��kanl��� kazand�r�lmas�” konusunda yapabilece�i fazla bir �ey yok.
Çocuklar�m�z, bir y�ll�k okul öncesi e�itimden geçsinler veya geçmesinler, alt� ya��nda, deyim yerindeyse yo�rulmaya haz�r hamurlar olarak s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�z�n önüne geliyorlar. Tabiî ana s�n�flar�nda da, “çocuklar�m�za okulu sevdirmek, onlardaki ö�renme ve birlikte i� yapma, payla�ma duygular�n� geli�tirmek” gibi çok önemli görevlerin ana s�n�f� ö�retmenlerince gerçekle�tirildi�inin alt�n� çizelim.
Birinci s�n�fta haliyle “okuma yazma” ö�retmeye a��rl�k veren bir program uygulan�yor. ��te, lise ve dengi okullarda çal��an edebiyat ö�retmenleri olarak (San�yoruz ilkö�retimdeki Türkçe ö�retmeni meslekta�lar�m�z ad�na da ayn� �eyi söyleyebiliriz.) s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�zdan beklentimiz bu a�amada ba�l�yor. Yani çocuklar�m�z okumay� söktükten hemen sonra…
Bilindi�i gibi millet olarak, -�imdilik- az okuyan bir toplumuz. Bunun pek çok sebebi say�labilir. Fakat di�er hiçbir faktör, ö�retmenler olarak bizim bu konudaki sorumlulu�umuzu ortadan kald�rmaz. Dolay�s�yla, bugün az okuyan bir toplumsak bunun birinci derecedeki sorumlular� bizleriz. Yar�nlarda çok okuyan bir toplum hâline geleceksek, ki in�aallah gidi� o yöne, bunu sa�layacak olan da yine büyük ölçüde bizler olaca��z. O halde, ö�retmen camias� olarak kendimize, “okuma al��kanl��� kazanamam�� çocuklar�m�za bu al��kanl��� nas�l kazand�rabiliriz” sorusunu ciddî ciddî sormal�y�z diye dü�ünüyoruz.
�unu herhâlde hepimiz kabul ederiz. “Çocuklar kitap okuyun!” demekle, daha önce hiç kitap okumayan çocuklar�m�z birdenbire kitap okumaya ba�lay�vermiyorlar. T�pk�, “a�ac� sevelim, do�ay� koruyal�m” demekle çevre bilinci, “yerlere çöp atmayal�m” demekle de temizlik bilinci kazand�ramad���m�z gibi. Yani “SÖZ”ü a�an �eyler yapmam�z gerekiyor.
Bu arada �unu da belirtelim. E�er evde; anne, baba ya da her ikisi okuyorsa, o ailede yeti�en çocuklarda, hiç de�ilse teorik olarak, okumama sorunu ya�anmayaca��n� dü�ünebiliriz. Fakat evde okuyan hiç kimse yoksa, o zaman ne yapaca��z? O çocuklar ömürleri boyunca do�ru dürüst kitap okumayacaklar m� veya onlar�n “kitap”la bulu�malar� hayat�n tesadüflerine mi kalacak?
��te biz, ailesinde okuyan olsun olmas�n, “OKUL”un kap�s�ndan içeri ad�m atan miniklerin, “sekiz veya on iki y�l�n sonunda, bu süre içinde okulda ö�rendikleri her �eyi unutsalar bile, kitap sevgisi ve okuma bilinci kazanm�� bireyler olarak bu e�itim yuvalar�ndan mezun olmalar�n� sa�lamak için neler yapabiliriz” sorusuna cevap aramal�y�z diye dü�ünüyoruz. Dü�ündüklerimizi de, siz idealist s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�zla payla�mak istiyoruz.
De�erli meslekta�lar�m�z, iyi bir okuyucuysak da de�ilsek de biliriz. (Burada uzun bir parantez açarak belirtelim ki, bu sat�rlar�n yazar� “çok iyi” bir okuyucu de�il. Tabiî ki bununla gurur filan duymuyor. Neyse ki evin di�er sakini esasl� bir kitap kurdu da, biz de onun yan�nda idare edip gidiyoruz. Gerçi Montaigne bir denemesinde; “�nsanlar, okumad�klar�n� söylemeye cesaret edemezler.” diyor; ama biz hepten okumayan biri olmad���m�z için durumu aç�klamakta bir sak�nca görmüyoruz. Evet, bu sat�rlar�n yazar�, okuma konusunda en istekli oldu�u ilkokul ve ortaokul y�llar�nda, etraf�nda kendisine rehberlik edecek bilinçli yeti�kinleri bulamaman�n s�k�nt�s�n� ya�ad�. Sonuçta o güzelim y�llar� büyük ölçüde, Kemalettin Tu�cu’nun hikâye kitaplar�n� ve eline geçen ba�ka baz� kitaplar� “tekrar tekrar” okumakla geçirdi. Hâlbuki ayn� y�llarda, b�rak�n dünya edebiyat�n�n çocuk klasiklerini okumay�, hiç de�ilse Ömer Seyfettin’le, Sait Faik’le tan��sayd� ne kadar iyi olurdu. Elbette Kemalettin Tu�cu’yu okumak kötü veya yanl�� de�ildi, bilâkis bizim neslin iyi kötü okuma al��kanl��� kazanmas�nda Kemalettin Tu�cu’nun epeyce etkisi olmu�tur, yanl�� olan orada uzun süre tak�l�p kalmakt�. Fakat bugünün çocuklar� tan��mal�. Ömer Seyfettin’le de, Mustafa Ruhi �irin’le de, Cahit Zarifo�lu’yla da, di�er çocuk edebiyat� yazar ve �airleriyle de, dünya edebiyat�n�n çocuk klasikleriyle de tan��mal�. ��te bu da büyük ölçüde biz ö�retmenlerin, daha do�rusu “siz idealist s�n�f ö�retmenlerinin” sorumlulu�unda. �imdi parantez d���ndan devam edelim.) Okuma sevgisi ve al��kanl��� büyük ölçüde ilkö�retim y�llar�nda kazan�l�yor. Daha do�rusu o y�llarda bu i�in temeli at�lmazsa, sonraki y�llarda hem temeli atmak hem de binay� ç�kmak baya�� zor oluyor. Bu bak�mdan ilkö�retimin bilhassa ilk be� y�l�n�n çok önemli oldu�unu dü�ünüyoruz.
Bildi�imiz kadar�yla ilkö�retim bir, iki ve üçüncü s�n�flarda haftada ON �K� SAAT, dört ve be�inci s�n�flarda ise haftada ALTI SAAT Türkçe dersi var. �lkö�retim okullar�nda; birinci, ikinci, üçüncü s�n�flar�n ders programlar�n� da okul idareleri mi yap�yor, yoksa bu s�n�flar� alan ö�retmenlere derslerin adlar� ve haftal�k saatleri verilip onlardan ö�renciler için en verimli olaca��na inand�klar� �ekilde bir ders program� yapmalar� ve yapt�klar� program�n bir nüshas�n� idareye vermeleri mi isteniyor bilmiyoruz. E�er program� okul idareleri yap�yorsa bu uygulaman�n yanl�� oldu�unu, bu konudaki inisiyatifin bu s�n�flar� alan ö�retmenlere verilmesi gerekti�ini dü�ünüyoruz. Fakat öyle de olsa, böyle de olsa sonuçta ilk üç y�l haftada on iki saat, dört ve be�inci s�n�flarda da haftada alt� saat Türkçe dersi var. Yani hiç de�ilse bu derslerin de�erlendirilmesiyle ilgili inisiyatif –san�yoruz- ö�retmende.
Bizim önerimiz �u: Birinci, ikinci ve üçüncü s�n�flarda, idealist s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�z bu on iki saatin be� saatini SESS�Z OKUMA �eklinde kitap okumaya ay�rsa. (San�yoruz �u anda, birinci, ikinci ve üçüncü s�n�flarda haftada iki saatin “kitap okuma saati” olarak de�erlendirilmesi yönünde bir Bakanl�k genelgesi var. Biz bu sürenin her gün birer saatten haftada be� saat olmas�n� öneriyoruz.) Yani her gün son saatler “OKUMA”ya ayr�lsa. Böylece ö�renciler, her gün bir ders saati düzenli olarak kitap okusa. Bu saatlerde s�n�ftaki bütün ö�renciler, s�n�f veya okul kitapl���ndan daha önce alacaklar� bir kitab� okusalar ve elbette bu arada kendimiz de s�n�fta çocuklarla beraber kitap okusak. (Bu yolla y�lda kaç kitap okuruz ve bunun sonucunda ö�retmenli�imiz nas�l daha verimli ve co�kulu bir hâl al�r kim bilir.) Yani bu saatleri, evde yapmam�z gereken i�leri aradan ç�karabilece�imiz f�rsatlar olarak görmesek. E�er öyle görür ve öyle davran�rsak muhtemelen ö�rencilerimizin büyük ço�unlu�u da o saatlerde “okuma”n�n d���nda bir �eylerle vakit geçireceklerdir ve bu durumda “okuma saati” uygulamam�z�n hiçbir anlam� olmayacakt�r.
Ayn� �ekilde dört ve be�inci s�n�flarda da alt� saatlik Türkçe dersinin üç saatini (sözgelimi pazartesi, çar�amba ve cuma günleri son saatleri) veya hiç de�ilse iki saatini (sal� ve cuma günleri son saatleri) kitap okumaya ay�rsak. Hatta s�n�ftaki, kitapl�k kulübünden sorumlu ö�rencilere de bir defter tuttursak ve bu ö�renciler, s�n�ftaki bütün ö�renciler için bu defterden birer veya iki�er sayfa ay�rsalar… (Bunun, ö�rencileri okumaya te�vik konusunda epeyce etkili bir yöntem oldu�unu belirtelim.) Okudu�u kitab� bitiren her ö�renci, kitapl�k kulübünden sorumlu arkada�lar�na, bitirdi�i kitab�n ad�n� ve sayfa say�s�n� yazd�rsa… (E�itim ö�retim y�l� ba��nda, s�n�f kitapl���ndaki bütün masal ve hikâye kitaplar�n�n ilk sayfas�n�n bir kö�esine, resimli sayfalar filan dü�üldükten sonra kitab�n net sayfa say�s�, ö�retmenin görevlendirece�i birkaç ö�renci taraf�ndan tesbit edilip tükenmez kalemle yaz�l�rsa, haks�z rekabet de en ba�tan önlenmi� olur.) Her ay�n sonunda da s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�z, o ay�n en çok okuyan üç veya be� ö�rencisini, (okudu�u kitap say�s�na göre de�il, sayfa say�s�na göre) okudu�u toplam sayfa say�s�n� da belirterek s�n�f huzurunda tebrik etse… Hatta okul idaresiyle de i�birli�i yap�larak her dönemin sonunda, her s�n�ftan “en çok sayfa okuyan” ilk üç ö�renciye ödüller verilmesi sa�lansa… Böylece “okuma” i�i hem s�n�f içinde hem de okul genelinde itibar görse… San�yoruz, sanmak ne demek kat�ks�z inan�yoruz, bu harika bir uygulama olur.
Bu ülkede ö�retmen, idareci, ebeveyn, müfetti�, yetkili yetkisiz, ilgili ilgisiz hemen herkesin ortak �ikâyet konular�ndan birisi, yeterince okumuyor olu�umuz de�il mi? ��te biz de bu soruna, öyle dâhiyane filan da olmayan kal�c� bir çözüm öneriyoruz. Gerisi idealist s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�z�n, idealist okul müdürlerimizin, idealist Millî E�itim Müdürlerimizin ve daha üst kademelerdeki etkili yetkili büyüklerimizin bilece�i bir �ey.
�nan�yoruz ve de iddia ediyoruz ki, “OKUMA SAAT�” uygulamas�n� önemseyen idealist s�n�f, Türkçe ve edebiyat ö�retmeni meslekta�lar�m�z�n s�n�flar�, bu i�i önemsemeyen arkada�lar�m�z�n s�n�flar�ndan; bu projeye destek veren okul müdürlerimizin okullar� di�er okullardan; ilçe millî e�itim müdürlerimizin ilçeleri di�er ilçelerden ve nihayet bu i�i ciddiye alan il millî e�itim müdürlerimizin illeri, yeterince ciddiye almayan illerden kesinlikle çok farkl� olacakt�r.
Bu arada, bizim bu önerimizin yeni bir bulu� olmad���n�, s�n�fça kitap okuma uygulamas�n�n Türkiye’de y�llard�r birçok s�n�f, Türkçe ve edebiyat ö�retmeni taraf�ndan ba�ar�yla sürdürüldü�ünü de belirtelim.
�imdi, ba�ta genç meslekta�lar�m�z olmak üzere bilhassa s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�z, “müfredat”� yeti�tirememe endi�esine kap�labileceklerdir. Müfredat elbette hepimizi ba�layan bir husus. Fakat hepimizi ba�layan bu hususun bu anlamda elimizi kolumuzu ba�lamas�na da izin vermemeliyiz diye dü�ünüyoruz. Bizler y�llard�r, hemen hemen “sadece müfredat� yeti�tirme” endi�esiyle hareket ettik. Ancak müfredat� yeti�tirmekle veya sadece buna gayret etmekle çocuklar�m�za okuma al��kanl��� kazand�ramad�k. Dahas�, bunu nas�l yapabilece�imiz konusunda dü�ünmeye de pek fazla vakit bulamad�k. Elbette derslerimizin müfredat�nda de�i�iklik yapamay�z; ama i�leyece�imiz metinlerde, etkinliklerde sadele�tirmeye gidebiliriz. Böylece kazanaca��m�z vakti “kitap okuma etkinli�ine” aktarabiliriz. �nan�n bu �ekilde çocuklar�m�za çok daha faydal� oluruz. Hani, okuma al��kanl��� kazanamam�� bir insan�n e�itimi yar�m kalm��t�r deniyor ya, i�te biz “okuma saati” uygulamas�yla çocuklar�m�za, eksiklerini bir ömür boyu tamamlamalar�n�n yolunu açm�� olaca��z. Aksi halde pek ço�u, eksiklerinin fark�na bile varmadan bu dünyadaki hayatlar�n� tamamlayacaklar.
Bütün bunlar� söylerken, ö�renci kitlesi içinde çok iyi okuyan geni� bir kesimin varl���n� da teslim edelim. E�er konuyu biraz özelle�tirecek olursak, meslek hayat�m�z�n son on üç y�l�nda, on y�l çal��t���m�z Lüleburgaz Lisesinde ve üç y�l çal��t���m�z Kepirtepe Anadolu Ö�retmen Lisesinde çocuklar�m�z�n büyük ço�unlu�unun kitapla ha��r ne�ir olduklar�n� kendi gözlemlerimize dayanarak biliyoruz. Keza 2009 y�l�nda, iste�e ba�l� il d��� atamalar kapsam�nda geldi�imiz ve sadece bir dönem çal��t���m�z Ayd�n Germencik Ortaklar Lisesinde de ö�rencilerimizin “okuma” konusunda hayli duyarl�, hevesli ve istekli olduklar�n� büyük bir memnuniyetle gördük. (Geriye do�ru; iki y�l çal��t���m�z Lüleburgaz-Ahmetbey Lisesinde, dört y�l çal��t���m�z Ankara-Sincan Lisesinde ve üç y�l çal��t���m�z ��rnak Lisesindeki görev y�llar�m�zda henüz kendimiz bu konunun yeterince idrakinde de�ildik.)
�imdi de Ortaklar Anadolu Ö�retmen Lisesindeyiz. Her türdeki Anadolu Lisesine “yeniden” atama kapsam�nda ba�vurdu�umuz ve “ilk tercih” olarak yazd���m�z bu okula, birinci dönemin sonlar�nda atand�k. 22 Ocak 2010’da da Ortaklar Lisesinden ili�i�imizi kesip ayn� gün burada göreve ba�lad�k. �lk izlenimlerimizin çok güzel oldu�unu öncelikle belirtelim. Bir kere son s�n�flar, har�l har�l ÖSS’ye haz�rlanmalar�n�n yan� s�ra kitap okumay� da ihmal etmiyorlar. Dersine girdi�imiz di�er bütün s�n�flarda da, a�a�� yukar� her ö�rencinin elinde bir kitap gördük. Yani Ortaklar Anadolu Ö�retmen Lisesi topyekün okuyor. Tabiî bizim bu tabloda �imdilik hiçbir katk�m�z yok. Bu tamam�yla, 2009-2010 e�itim ö�retim y�l� itibariyle bu okulda bulunan hepsi birbirinden de�erli, gayretli ve i�inin ehli be� arkada��m�z�n, o çocuklar�n geldikleri ilkö�retim okullar�ndaki bu i�e gönül vermi� s�n�f ve Türkçe ö�retmeni meslekta�lar�m�z�n ve elbette okuyan anne babalar�n eseri. Eh, biz de yava� yava� bu sürece dahil olaca��z.
Sözün özü, biz Türk milletinin, biraz yava� da olsa, “okuyan toplum” olma yoluna girdi�ini dü�ünüyoruz ve elbette bunu nas�l h�zland�rabiliriz diye de beyin jimnasti�i yap�yoruz.
�tiraf edelim ki, yirmi iki y�ll�k edebiyat ö�retmeni olmam�za ra�men, sekiz on y�l öncesine kadar, “çocuklar�m�za nas�l kitap okuma al��kanl��� kazand�rabilece�imiz konusunda” çok berrak dü�üncelere de sahip de�ildik. Yani neyi nas�l yapaca��m�z� tam olarak bilememenin s�k�nt�s�n� ya��yorduk. Çünkü bu i�in sihirli formülleri yoktu. Biz de önce, ilkö�retim ikinci kademedeki Türkçe dersleriyle, liselerdeki edebiyat derslerinin i�lenme yöntemini sorgulamakla i�e ba�lad�k ve o konudaki dü�üncelerimizi yaz�ya döktük. Sonras�nda da, bu konuda yap�labileceklerin büyük ço�unlu�unun bilhassa ilkö�retimin birinci kademesinde yap�labilece�i kanaatine vard�k. (Okumay� Sevdirme Yollar� adl� kitab�n da bu konuda oldukça yararl� bir çal��ma oldu�unu yeri gelmi�ken belirtelim.) ��te bunun sonucunda da, dört be� y�l kadar önce bu yaz�n�n ilk hâli ç�kt� ortaya. O günden bugüne de ayn� yaz�ya sürekli olarak yeni paragraflar ilâve ettik, önceden yazd�klar�m�z üzerinde birtak�m de�i�iklikler yapt�k.
Kanaatimiz o ki, “OKUMA”ya fazla zaman ay�r�yor, çocuklara fazla kitap okutuyor diye hiç kimse bir ö�retmeni suçlamaz. Ve e�er sizler bunu yaparsan�z, yani Türkçe dersinin; birinci, ikinci, üçüncü s�n�flarda haftada be� saatini, dört ve be�inci s�n�flarda da üç saatini, “SESS�Z OKUMA”ya ay�r�rsan�z neler olaca��na bir bakal�m.
Bir kere çocuklar�m�z daha fazla kelime bilecekleri ve dolay�s�yla daha fazla kelimeyle dü�ünecekleri için okuduklar�n� daha kolay anlayacaklar. Buna ba�l� olarak sadece Türkçe dersinde de�il, di�er derslerde de ba�ar�lar� artacak. Daha h�zl� okuyacaklar� için zamandan kazanacaklar, bu da onlara girecekleri önemli s�navlarda, daha k�sa sürede daha fazla soruyu cevapland�rma avantaj� sa�layacak. Zaman içinde sözlü ve yaz�l� ifadeleri geli�ecek, iç dünyalar� zenginle�ecek. Ayr�ca, ilkö�retimden sonra hangi tür liseye giderlerse gitsinler, ilkö�retimde kazand�klar� okuma al��kanl���n� muhtemelen hayatlar�n�n sonuna kadar devam ettirecekler. Ve elbette okudukça daha çok ö�renecekler, ö�rendikçe daha çok okumak isteyecekler. Bunun tabiî sonucu olarak da, daha donan�ml� ve kendilerine daha çok güven duyan insanlar olarak yeti�ecekler. Bütün bunlara ilâveten, okudukça, çocuklar�m�z�n davran��lar�ndaki birtak�m olumsuzluklar�n da giderek azalaca��n�, olumlu yönlerin ise geli�ece�ini dü�ünüyoruz. Yani bu yönüyle, çocuklar�m�za okuma al��kanl��� kazand�rmak, bir bak�ma kendimize de iyilik etmek anlam�na geliyor.
Öte yandan; ikinci kademedeki, e�er varsa, “yeterince okumayan” bran� ö�retmenlerimiz de (elbette önemli bir k�sm� okuyor) bu durumdan olumlu yönde etkilenecekler. Çünkü sizin yeti�tirdi�iniz (yeti�tirece�iniz) ö�renciler, alt�nc� s�n�fta onlar�n önüne epeyce bir �eyler okumu� olarak gelecekler, hatta Türkçe ö�retmenlerine belki de, “Bize sessiz okuma için zaman ay�racak m�s�n�z?” diye soracaklar. Türkçe ö�retmeni arkada�lar�m�z, ilk defa derslerine girecekleri bu ö�rencilere, “Bugüne kadar hangi kitaplar� okudunuz?” sorusunu yönelttiklerinde, onlar da okuduklar� kitaplar� s�ralayacaklar. (Bilhassa e�itim ö�retim y�l�n�n ilk bir iki haftas�nda çocuklar�m�za, yaz tatilinde kaç kitap okuduklar�n�, bu kitaplar�n adlar�n� soral�m. Çünkü okuyan çocuklar bunun sorulmas�ndan büyük bir memnuniyet duyuyorlar.) S�rf bu bile tek ba��na , “az okuyan” Türkçe ö�retmenlerini tetikleyecek; onlar�, bildikleriyle okuduklar�yla yetinmeme konusunda hareketlenmeye sevk edecek. (Do�rusu biz, henüz okumad���m�z bir klasi�i ö�rencilerimizden birinin elinde gördü�ümüz zamanlarda bu mahcubiyeti ya�ad�k.) “Okuyan” Türkçe ö�retmenlerimiz ise zaten bu durumdan fazlas�yla memnun olacaklar ve muhtemelen sizlere te�ekkür edecekler.
Di�er taraftan, s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�z cümbür cemaat (do�rusu elbette cumhur cemaat olacak) okumaya ba�lad�klar�nda, bu durum ö�retmen odalar�na da yans�yacak, buralar�n havas� da de�i�ecek. Yani bu durum, ö�retmen odalar�nda, önce s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�z, sonra da s�n�f ö�retmenleriyle bran� ö�retmeni arkada�lar�m�z aras�nda “okuma” konusunda tatl� bir rekabet ba�latacak. (Bir ö�retmenin, okumakta oldu�u bir kitab� yan�na al�p dolmu�ta, otobüste, metroda, trende, bo� dersinde, ö�le aras�nda, hatta teneffüste okumas� asla gösteri� budalal��� de�ildir. Bilâkis, ba�ta ö�rencileri olmak üzere okumayanlar� okumaya te�vik etmedir. Zira biz fark�nda olsak da olmasak da ö�rencinin gözü her an ö�retmenin üzerindedir ve kendisi okumayan bir ö�retmenin onlara, “çocuklar kitap okuyun” demesindeki çeli�kiyi onlar çok iyi görürler.) Okumayan meslekta�lar�m�z okuyan arkada�lar�n�n elinde bir iki haftada bir de�i�ik kitaplar görecek ve muhtemelen bir süre sonra onlar da kitaplarla “yeniden” yak�nl�k kurmaya ba�layacak. Okuyan meslekta�lar�m�z da birbirlerine, okuduklar� kitaplardan söz edecek. Böylece, okunmas� biraz da zaman kayb� say�labilecek kitaplar kendili�inden elenecek, okuma eylemine ayr�lan zamanlar daha de�erli kitaplara tahsis edilmi�, öncelikle okunmas� gereken ama henüz okunmam�� kitaplar�n bir an evvel okunmas� için de istekler kamç�lanm�� olacak. Ayn� durum elbette liselerdeki ö�retmen odalar� için de geçerli.
�unu da hemen belirtelim ki, ilkö�retim okullar�n�n birço�unda birinci kademe ile ikinci kademe s�n�flar�n�n ayr� binalarda olmas� ve buna ba�l� olarak s�n�f ö�retmenleri odas�yla bran� ö�retmenleri odas�n�n farkl� binalarda bulunmas�n�n çok fazla önemi yok. Zira bran� ö�retmenleri, kademeli olarak en geç be� y�l�n sonunda önlerine gelen ö�rencilerdeki fark� fark edecek ve devam�nda da bunun, bir döneme mahsus tesadüfi bir durum olmad���n� anlayacaklar. Ayr�ca bütün ö�retmenler hiç de�ilse y�lda birkaç defa kurullarda bir araya gelecekler, sohbet edecekler. Sohbet etmeseler bile, kurullarda “e�itim ö�retimin kalitesinin yükseltilmesine yönelik maddeler görü�ülürken, ö�rencilerin ki�iliklerini geli�tirmeye yönelik öneriler ifade edilirken” s�n�f ö�retmeni meslekta�lar�m�z�n söyleyecekleri, herhâlde bran� ö�retmeni arkada�lar�m�z�n ilgisini çekecek.
Sonuçta çocuklar�m�z büyük ölçüde okuma al��kanl��� edinmi� bireyler olarak liseye gelecekleri için, bizler de liselerdeki edebiyat ö�retmenleri olarak onlar�n bu okuma al��kanl�klar�n� geli�tirerek devam ettirmeye çal��aca��z, çal���yoruz.
Bu arada, çocuklar�m�za okuma al��kanl��� kazand�r�lmas�nda her �eyi s�n�f ve Türkçe ö�retmeni meslekta�lar�m�zdan bekledi�imiz de dü�ünülmesin. Bizler de liselerde, son s�n�flar� (yo�un �ekilde üniversite s�navlar�na haz�rlanmalar� sebebiyle) uygulaman�n d���nda tutarak, Türk Edebiyat� derslerine giren arkada�lar�m�z marifetiyle bütün ö�rencilere, ayda bir kitaptan, bir dönemde dört, iki dönemde asgari sekiz kitap okutuyoruz. (Bu yöntem, 2008-2009 e�itim ö�retim y�l�nda Lüleburgaz Lisesinde, Edebiyat Ö�retmeni Birsen Yüksel’in önerisiyle sene ba�� zümre toplant�s�nda tutana�a karar olarak girdi ve sekiz edebiyat ö�retmeni taraf�ndan ba�ar�yla uyguland�. Bu arada y�l içinde pek çok ö�renci velisi, çocuklar�na okuttu�umuz kitaplar� evde kendilerinin de okuduklar�n� toplant�larda ve ikili görü�melerimizde ifade etti. Görüldü�ü gibi sudaki halkalar misâli yay�l�yor bu i�.) Kitaplar�n okunup okunmad���n� ya da internetteki özetlerin okunmas�yla yetinilip yetinilmedi�ini de, k�sa cevapl� on be�, yirmi soruluk “kitap s�navlar�”yla denetliyoruz. Tabiî ki, bir ay boyunca bir s�n�ftaki ö�rencilerin hepsi ayn� kitab� okuyor. Yani sözgelimi ekim ay�nda Toprak Ana’y�, kas�mda Dokuzuncu Hariciye Ko�u�u’nu, aral�kta Sefiller’i, ocakta Fareler ve �nsanlar’� gibi. Aksi halde kitap s�nav� yapmak ve durumu denetlemek zaten mümkün olmaz. Kitaplar� da, Bakanl���m�z�n tavsiye etti�i “100 kitapl�k” listeden veya o yazarlar�n ba�ka eserlerinden seçiyoruz ve genelde de romanlar� tercih ediyoruz. Elbette her ö�retmen bu çerçeve dahilinde, okutaca�� kitaplar� kendisi belirliyor. Sene ba�� zümre toplant�lar�nda da bütün bu durumlar� ve Türk Edebiyat� dersinden ö�rencilere her dönemde “iki sözlü notu verilmesi” ve bu iki sözlü notundan birinin kitap s�navlar�ndan al�nan sonuçlarla olu�aca�� hususunu karar alt�na al�yoruz. Yani bir dönemde dört kitab�n dördünü de okuyan ö�renci, Türk Edebiyat� dersinin iki sözlü notundan birini “ 100” olarak garantilemi� oluyor. Böyle olaca��n� da, Türk Edebiyat� dersine giren arkada�lar daha sene ba��nda ö�rencilere aç�kl�yorlar. (Sene ba�� zümre toplant�s�nda belirtilmek kayd�yla, 10-11 ve 12. S�n�flarda, Fen Bilimleri alan� d���ndaki alanlarda, iki sözlü notu ve dolay�s�yla kitap okutma uygulamas�, Türk Edebiyat� yerine Dil ve Anlat�m dersi için söz konusu olabilir.)
Yöntemin “not”a ba�l� olmas� elbette ele�tirilebilir; fakat ele�tirenler “daha iyi bir yöntemi” de önermek durumundalar. Bu arada �unu da belirtelim ki, okuyan ö�renci, senede sekiz kitapla zaten yetinmiyor. Bizim uygulamam�z daha ziyade, liseye gelene kadar okuma al��kanl��� edinememi� çocuklar�m�za da bu al��kanl��� kazand�rmaya yönelik. Tabiî bu arada “okuyan” ö�renci de, “okuma”n�n bir �ekilde pirim yapt���n� görmü� oluyor.
2009 y�l�nda atand���m�z ve ilk dönem çal��t���m�z Ortaklar Lisesinde, Türk Edebiyat� derslerine girdi�imiz 9. s�n�flarda farkl� bir uygulama ba�latt�k. Kendi kitapl���m�zdan götürdü�ümüz otuz k�rk kadar kitab� tamam�yla gönüllülük esas�yla, okumak isteyen ö�rencilere da��tt�k. Tuttu�umuz bir defterde de her ö�renciye bir sayfa açt�k. Kitap alan ö�rencinin sayfas�na kitab�n ad�n�, 1’den ba�layarak ald��� kitaba verdi�imiz numaray� ve o günün tarihini yazd�k. Ö�renci kitab� getirdi�inde de kitab�n numaras�n�n önüne bir “+” i�areti koyduk. Bir ö�renciye, ald��� kitab� getirmeden ikinci bir kitap vermedik. Kitap da��tma ve toplama i�ini de yoklamay� ald�ktan sonraki iki üç dakika içinde yapt�k. Önce, okuyup getirenlerden kitaplar� toplad�k, sonra da almak isteyenlere istedikleri kitaplar� h�zl�ca verdik. Okuyup okumad�klar�n� kesinlikle sorgulamad�k. Ancak ald�klar� kitaplar� okumad�klar�n� asla dü�ünmedik. Onlara; Heidi, Pollyanna, Peter Pan, Oliver Twist gibi çocuk romanlar�n�n yan� s�ra, Ömer Seyfettin’in hikâyelerini, Sefiller, Robinson Crouse, Don Ki�ot, Siyah Lâle gibi romanlar� da verdik. Bu �ekilde birinci dönemin sonuna kadar, yakla��k seksen ö�renciden yetmi� kadar� en az iki kitap ald�. Bunlardan birço�u dört be�, bir k�sm� da alt� yedi kitaba ula�t�. Tabiî biz de bu durumu sözlü notu olarak de�erlendirdik. Bu arada bir ö�rencimizin, (Sana bir kere de buradan te�ekkür ediyorum Azad Can.) evindeki on kadar kitab� getirip isteyen arkada�lar�na verilmek üzere bize teslim etmesi do�rusu bizi çok duyguland�rd�. Üst s�n�flarda da, hatta üniversite s�navlar�na haz�rland�klar� halde son s�n�flarda bile, okumaya zaman ay�rmaya çal��an birçok ö�rencimizin bulundu�unu görmek de bizi çok sevindirdi.
Öte yandan Kütüphanecilik Kulübü rehber ö�retmeni arkada��m�z da kütüphaneden kitap alan ö�renci say�s�n�n hayli memnuniyet verici oldu�unu ifade etti. Ki, ö�rencilerimizi okul kütüphanemizin yan� s�ra halk kütüphanesine de yönlendirdik. Bu arada edebiyat zümresindeki di�er arkada�lar�m�z�n da “okuma” ve “okutma” konusunda son derece duyarl� olduklar�n� bilhassa belirtelim.
Unutmadan ve yeri gelmi�ken, çocuklar�m�za okuma al��kanl��� ve bilinci kazand�r�lmas�yla ilgili olarak çok önemsedi�imiz bir hususta da dü�ündüklerimizi ifade edelim. Biliyoruz ki, gerek ilkö�retimde ve gerekse liselerde, s�n�f, Türkçe ve edebiyat ö�retmenleri aras�nda çok iyi okuyanlar oldu�u gibi, fen bilgisi, matematik, sosyal bilgiler, kimya, fizik, biyoloji, felsefe, yabanc� dil vb. bran�lardaki meslekta�lar�m�z içinde de “okuma” konusunda “çok iyi” olan arkada�lar�m�z var. ��te bizim de bu arkada�lar�m�zdan bir istirham�m�z var. Okumakta olduklar� (�iir, hikâye, roman, deneme vs.) kitaplar� okula da getirseler, gerek bo� derslerinde ve gerekse ö�le aralar�nda ö�retmenler odas�nda da okusalar. Yine derse giderken de yanlar�nda götürseler ve masan�n üzerine koysalar. Bunun iki yönlü yarar� olur. Hem ö�rencilerin bilinçalt�na, “okumak herkesi ku�atan bir olgudur” mesaj� gönderilmi� olur, hem de okuma konusunda zafiyeti olan Türkçe ve edebiyat ö�retmenlerimiz de bu durumdan bir vazife ç�karabilir. (Meselâ biz, birinci dönem ayn� okulda çal��t���m�z felsefe ve fizik ö�retmeni arkada�lar�m�z�n dolmu�ta kitap okumalar�ndan etkilendik ve haftada be� gün, Ayd�n-Ortaklar aras�ndaki yar�m saatlik yolculu�umuz s�ras�nda dolmu�ta kitap okumaya ba�lad�k.) Bunun d���nda, ilgili bran� ö�retmenlerimiz aç�s�ndan, “Acaba böyle bir durum, ö�renci gözündeki a��rl���m�z� azalt�r m�?” türünden bir endi�eye mahal olmad��� kanaatindeyiz. Yani ö�rencinin kafas�nda o tür bir dü�ünce olu�aca��n� sanm�yoruz. Ki okumak herkese art� de�er katan bir �eydir.
Bu arada ö�retmenler olarak belki de fark�na bile varmadan zaman zaman dü�tü�ümüz bir hata var. Ö�rencilerin ellerinde sözgelimi pek onaylamayaca��m�z türden bir kitap gördü�ümüzde onlara olumsuz birtak�m �eyler söyleyebiliyoruz. Halbuki bugün bizim ya�lar�m�zda olup da iyi birer okuyucu olan pek çok yeti�kinin, i�e bir zamanlar Teksas, Tommiks, Zagor gibi macera kitaplar�n� okumakla ba�lad�klar�n� da pekâlâ biliyoruz. Keza bizim iki k�z�m�z da dördüncü, be�inci s�n�flarda “deli gibi” Thomas Brezina’n�n kitaplar�n� okudular. Alt� ve yedinci s�n�flarda da Harry Potter dizisini hatmettiler. Hatta küçük k�z�m�z bu dizinin baz� kitaplar�n� ikinci, üçüncü defa okuyor. Elbette çocuk klasiklerini, Ömer Seyfettin’in, Cahit Zarifo�lu’nun kitaplar�n� da okudular. Ama okumak istiyorlarsa b�rakal�m öbürlerini de okusunlar. Sonuçta onlar da birer “ça�da� masal” kitab� ve okuduklar� her kitap çocuklar�m�z� “okuyan insan” olmaya do�ru götürüyor. �leride zaten daha seçici olacaklar.
Akl�m�za gelmi�ken �unu da söyleyelim. �lkö�retimin birinci kademesinde s�n�ftaki bütün ö�rencilere e�zamanl� olarak “ayn� kitab�n” okutulmas�n� ve bunun s�navla denetlenmesini kesinlikle önermiyoruz. San�yoruz bu konuda çocu�un “okudum” beyan�n� kabul etmek daha do�ru olur. Belki ilâveten, okudu�u kitaptan sözlü olarak birkaç cümleyle bahsetmesi istenebilir. Yani özet ç�kartma veya rapor haz�rlatma gibi uygulamalar� da do�ru bulmuyoruz. Çünkü bu tür uygulamalar�n, çocuktaki okuma iste�ini genellikle olumsuz etkiledi�ini dü�ünüyoruz.
Kabul edelim ki “yazmak”, b�rak�n çocuklar�, pek çok yeti�kine ve hatta pek çok meslekta��m�za bile baya�� zor gelen bir i�tir ve “okuma” konusunda az çok mesafe al�nd�ktan sonra, kendi tabiî seyri içinde yava� yava� geli�en bir beceridir. Nitekim, deneme türünün ustalar�ndan Francais Bacon da, “Okumak insan� doldurur, ba�kalar�yla konu�mak haz�rlar, yazmak ise olgunla�t�r�r.” diyor.
Çok de�erli s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�z, buraya kadar yazd�klar�m�z�n, söylediklerimizin bizzat “kendi” çocuklar�m�z için faydal� olaca�� kanaatini ta��yorsak, �u s�n�fça “SESS�Z OKUMA” uygulamas� üzerinde lütfen bir kere daha enikonu dü�ünelim. Ba�kalar� çocuklar�n� bizlere emanet ediyor, bizler de kendi çocuklar�m�z� ba�ka ö�retmenlere teslim ediyoruz. Kald� ki, �u anda çocu�umuz olmayabilir, hatta evli bile olmayabiliriz. Fakat bu durum, bize emanet edilen çocuklar�n, “Bu Ülke”nin yar�nlar�n� in�a edecek olmalar� gerçe�ini de�i�tirir mi? San�yoruz meseleyi daha ziyade bu boyutuyla dü�ünmemiz gerekiyor. �unu rahatl�kla söyleyebiliriz ki, öncelikle çocuklar�m�z�n, giderek insan�m�z�n “daha çok okuyan” bireyler haline gelmesi; Türkiyemizin yak�n gelecekte “daha çok okuyan” bir ülkeye dönü�mesi büyük ölçüde sizlerin, çocuklar�m�za okuma yazmay� ö�rettikten sonraki dört buçuk y�ll�k süreçte, “OKUMA” kavram�na yükleyece�iniz anlama ve bu uygulamaya verece�iniz öneme ba�l�. Yani biz böyle dü�ünüyoruz.
Bu arada, ihtimal vermek istemiyoruz; ama belki baz� meslekta�lar�m�z, “Bir tek benim çabamla bu toplum kitap okur hâle gelir mi?” diye dü�ünebilir. Biz, bu �ekilde dü�ünme lüksümüzün bulunmad��� kanaatindeyiz. Biz bir mum yakal�m; biz bir yürümeye ba�layal�m, bakal�m kimler ç�ras�n�, el fenerini kap�p ko�maya ba�layacak? Hem, bütün büyük yang�nlar tek bir küçük k�v�lc�mla ba�lamaz m�! Ve biz bulundu�umuz yerde neden o k�v�lc�m olmayal�m? Kald� ki, yukar�da da belirtti�imiz gibi, Türkiye’nin her yerinde y�llard�r bu i�i ba�ar�yla yapan insanlar zaten var.
De�erli meslekta�lar�m�z, e�er kendi alan�n�za bir müdahale ve sayg�s�zl�k olarak de�erlendirmezseniz sizlerle bir dü�üncemizi daha payla�mak istiyoruz. Biz bir edebiyat ö�retmeni olarak ilk be� y�lda çocuklar�m�za, en fazla kullan�lan baz� noktalama i�aretleriyle, ilk etapta onlara gerekli olacak baz� yaz�m kurallar� ve bunlara ba�l� olarak baz� dil bilgisi konular� d���nda “dil bilgisi yüklemesi” yap�lmamas�n�n daha do�ru olaca��n� dü�ünüyoruz. Bu konuda siz ne dü�ünüyorsunuz bilemiyoruz; fakat hem ilkö�retim ikinci kademede hem de lisede tekrar tekrar ö�renecekleri dil bilgisi konular�n� o körpecik beyinlere “t�k��t�rmaya” çal��mak, yani bir anlamda o küçük küçük yavrular� daha o y�llarda “gramere bo�mak” bize hiç ama hiç do�ru bir uygulama gibi görünmüyor. Hatta böylesi bir uygulaman�n, çocuklar�m�za yapt���m�z büyük bir eziyet ve hatta kötülük oldu�unu dü�ünüyoruz. (E�er, müfredatta yoksa ve buna ra�men daha birinci s�n�fta gramer ö�retmeye ba�lamam�z�n gerekçesi olarak; il millî e�itim müdürlüklerince zaman zaman yap�lan il genelindeki seviye belirleme s�navlar�nda, Türkçe dersinden gramer bilgisine yönelik sorular�n da bulunmas�n� gösteriyorsak o taktirde, be�inci s�n�f�n sonuna kadar yap�lacak s�navlarda, gramer bilgisini ölçmeye yönelik soru sorulmamas� için hemen giri�imde bulunal�m.) Kald� ki Türkçe’yi bu �ekilde sevdirmek de mümkün de�il. San�yoruz onlara dilimizi sevdirmenin en güzel yolu, bu dille yaz�lm�� güzel masallar�, ninnileri, tekerlemeleri, �iirleri, hikâyeleri, hat�ralar�, gezi yaz�lar�n�, biyografileri ve saireyi bol bol okutmaktan geçiyor.
Böyle yapt���n�zda, yani gramer ö�retme i�ine sadece gerekti�i kadar yer verip, sessiz okuma saatleriyle ö�rencilerinizi birer “okuma tutkunu” olarak yeti�tirerek alt�nc� s�n�fa gönderdi�inizde, ikinci kademedeki baz� Türkçe ö�retmeni meslekta�lar�m�z, “Bu çocuklara hiçbir �ey ö�retilmemi�, ne kelime çe�itlerini biliyorlar, ne cümlenin ö�elerinden haberleri var, ne isim tamlamas�n� biliyorlar ne s�fat tamlamas�n�.” diyerek sizi g�yab�n�zda ele�tirirler mi bilmiyoruz. Do�rusu biz hiçbir Türkçe ö�retmeni arkada��m�z�n böyle bir ele�tiride bulunaca��na ihtimal vermek istemiyoruz; ama e�er böyle bir �ey yaparlarsa, bunun da kesinlikle kaale al�nmamas� gereken bir ele�tiri olaca��n� rahatl�kla söyleyebiliriz. Hem zaten bütün dil bilgisi konular�n� da siz ö�rettikten sonra, ikinci kademede o arkada�lar�m�z çocuklara dil bilgisi ad�na ne ö�retecekler ki! Ayr�ca, okuma sevgisi ve al��kanl��� kazand�ramad�ktan sonra, çocuklar�m�za Türkçenin bütün dil bilgisi konular�n� ö�retsek (daha do�rusu ezberletsek) ne olur, ö�retmesek ne olur.
De�erli s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�z, ilk bak��ta konumuzla pek ilgisi yok gibi görünen, gerçekte ise çok yak�ndan ilgili oldu�unu dü�ündü�ümüz iki hususta da, ho�görünüze s���narak sizlerle üzüntümüzü payla�mak istiyoruz.
Öncelikle, birinci s�n�ftan ikinci s�n�fa geçen ö�rencilerin anne babalar�na, yaz tatilini de�erlendirmek ad�na çocuklar�na test kitab� almalar�n�n önerilmesi bizi gerçekten çok üzüyor. Elbette her s�n�f ö�retmeni arkada��m�z böyle yap�yor iddias�nda de�iliz. Bir kitapç�da kar��la�t���m�z örnek bu konuda “tek örnek” dahi olsa, o s�n�ftaki ö�renciler ad�na üzüldük. Biz hiç de�ilse be�inci s�n�f�n sonuna kadar çocuklar�m�z�n, test kitaplar�n�n so�uk yüzünden olabildi�ince uzak tutulup masal, sonras�nda da hikâye ve �iir kitaplar�n�n canl�, renkli, resimli, c�v�l c�v�l s�cak dünyas�na yönlendirilmelerinin, onlar�n gelecekteki ki�ilik geli�imleri, mutluluklar� ve ba�ar�lar� ad�na çok daha yararl� olaca��n� dü�ünüyoruz. Kald� ki bu çocuklar ileriki y�llarda zaten çok fazla test çözecekler, öyle de�il mi ?
O mini mini yavrularla ilgili olarak üzüldü�ümüz bir di�er husus da, maalesef “baz�” s�n�f ö�retmenlerimizin, çocuklar� b�kt�racak hatta “okul”dan da “okumak”tan da bezdirecek �ekilde ev ödevi vermeleri. Tabiî bu durumda da olan yine sorumluluk katsay�s� yüksek çocuklara oluyor. Di�erlerinin ödevlerini ya anne babalar� yap�yor ya da onlar ödevlerini yapmadan geliyorlar. Elbette iyi niyetle ve okulda ö�rettiklerimizin peki�tirilmesi amac�yla verdi�imiz, bu türden “çok fazla zaman al�c�” ödevler, belki de bu “OYUN ÇOCUKLARININ” daha en ba�ta “okul”dan ve “okumak”tan so�umalar� sonucunu do�uruyor. Bu iki hususun bir “ele�tiri” olarak de�il; fakat çocuklar�m�z ad�na duydu�umuz bir üzüntünün payla��lmas� olarak kabul edilmesini özellikle istirham ediyoruz ve bir kere daha ho�görünüze s���n�yoruz. Sonuçta her �eyi çocuklar�m�z ve “Bu Ülke”nin, hatta insanl���n gelece�i için yapm�yor muyuz?
Görüldü�ü gibi bu uzun “mektup” büyük ölçüde s�n�f ö�retmeni meslekta�lar�m�zla bir “sohbet” niteli�i ta��yor. Ancak yeri geldikçe; Türkçe ve edebiyat ö�retmeni arkada�lar�m�zla da birtak�m dü�üncelerimizi payla�maya çal��t�k. “Son söz”den önceki bu iki paragrafta da ortaö�retim kurumlar�nda görev yapan edebiyat ö�retmeni meslekta�lar�m�z ve “müdür” s�fat�yla çal��makta olan arkada�lar�m�zla bir dü�üncemizi payla�mak istiyoruz. Özellikle, çok programl� liseler de dahil, meslek liseleriyle genel liselerde (ho� art�k genel liseler tarihe kar���yor ya) çal��an bran�ta�lar�m�z, ö�rencilerinin “okuma” konusuna uzak ve ilgisiz olduklar� ön kabulünden hareketle ba�lang�çta kendileri, “okuma”yla ilgili önerilerimize mesafeli durabilirler. Fakat temin ediyoruz, bu arkada�lar�m�z birazc�k fedakârl�k gösterdikleri takdirde durumun hiç de dü�ündükleri gibi olmad���n� büyük bir memnuniyetle görecekler. Biz bugüne kadar hiç meslek lisesinde çal��mad�k. Ancak 2009-2010 e�itim ö�retim y�l�n�n ilk döneminde görev yapt���m�z Ortaklar Lisesi bir “genel” liseydi. Ve bu okulda, yukar�da bahsetti�imiz yöntemle çok güzel sonuçlar ald�k. Hele üç saatlik Türk Edebiyat� dersinin bir saatini, iki haftada bir de olsa “okuma saati” olarak de�erlendirmek, ö�rencilerdeki okuma e�ilim ve iste�ini daha da art�rd�. Bu ba�lamda, genel liselerle meslek liselerinde görev yapan edebiyat ö�retmeni arkada�lar�m�za �unu önerebiliriz. Bu i�e daha hevesli ve istekli olan arkada�lar�m�z, öncelikle dokuzuncu s�n�flar olmak üzere, dokuz ve onuncu s�n�flar�n derslerine girerlerse inan�yoruz ki bu okullarda da çocuklar�m�za “okuma” bilinci kazand�r�lmas� konusunda çok �ey yap�labilir.
Bu okullarda ve asl�nda bütün ortaö�retim kurumlar�nda “müdür” s�fat�yla görev yapan arkada�lar�m�z da, her e�itim ö�retim y�l�n�n sonunda veya ba��nda ama mutlaka ders programlar� yap�lmadan önce edebiyat zümresiyle, gündemi sadece bu konu olan bir toplant� yaparlar ve “ö�rencilere kitap okutma konusunda daha istekli ve gayretli olan arkada�lar�m�z�n” dokuz ve onuncu s�n�flar�n derslerine girmeleri yönünde telkinde bulunurlarsa umuyoruz istenen sonuç büyük ölçüde has�l olur. Sonuçta bu çocuklar üniversiteye devam etseler de etmeseler de, önce çe�itli alanlarda i� güç sahibi ve sonras�nda da anne baba olarak hayattaki yerlerini alacaklar. Peki bu çocuklar�n; Prof. Dr. �hsan Do�ramac�’n�n “Annenin Kitab�”, Prof. Dr. Halûk Yavuzer’in “Çocuk E�itimi El Kitab�”, Prof. Dr. Atalay Yörüko�lu’nun “Çocuk Ruh Sa�l���” ve benzeri eserlerini okuyarak kendi çocuklar�n� bedenen ve ruhen sa�l�kl� bir �ekilde yeti�tirmeye; Prof. Dr. Do�an Cücelo�lu’nun “Sava�ç�” ve benzeri kitaplar�n�, Prof. Dr. Üstün Dökmen’in eserlerini okuyarak kendi hayatlar�n� daha anlaml�, olumlu, co�kulu ve verimli bir �ekilde ya�amaya haklar� yok mu? E�er “okuma” konusunda belli bir “disiplin”e sahip olmazlarsa bu kitaplar� okumalar�, hatta bu kitaplar�n varl���ndan haberdar olmalar� mümkün mü? Takdir elbette arkada�lar�m�z�n. Biz e�itim konusunda yapaca��m�z hiçbir fedakârl���n bo�a gitmeyece�ine ve olumlu sonuçlar�n�n er veya geç geri dönece�ine inan�yoruz. Belki bu sonuçlar do�rudan do�ruya bize de�il de, çocuklar�m�za, ye�enlerimize, torunlar�m�za, uzak torunlar�m�za filan yarar. Yani bu topluma yarar, “Bu Ülke”ye yarar. Bu bak�mdan, hangi tür okulda okursa okusun bütün ö�rencilerin bu konuda kendilerine rehberlik edilmesini hak ettiklerini dü�ünüyoruz. Okuma bilinci kazand�ramad���m�z çocu�umuza (kendi çocu�umuza), gitti�i okulda dersine giren bir edebiyat ö�retmeni taraf�ndan okuma al��kanl��� kazand�r�lmas� bizi ne kadar memnun eder de�il mi?
Son söz: Türkçe dersine ayr�lan haftal�k sürenin yar�s�n� veya hiç de�ilse üçte birini, düzenli olarak “SESS�Z OKUMA”ya ay�ran ve bu i�i candan yürekten yapan bütün s�n�f ö�retmeni arkada�lar�m�za; ikinci kademede haftada bir saati, s�n�fça kitap okumaya ay�ran bütün Türkçe ö�retmeni meslekta�lar�m�za ve liselerde de hiç de�ilse dokuz ve onuncu s�n�flarda uygun derslerde (Türk Edebiyat� veya Dil ve Anlat�m) her ay bir kitap okutan ve yine Fen Bilimleri d���ndaki alanlar�n Dil ve Anlat�m derslerinde haftada bir saati okumaya ay�ran bütün edebiyat ö�retmenlerimize buradan bütün kalbimizle te�ekkür ediyoruz.
�nan�yoruz ki, okuma zevk ve al��kanl��� kazanmas�na yard�mc� oldu�unuz (olaca��n�z) her ö�renci sizi, ömrünün sonuna kadar hay�rla yâd edecek, size minnet ve �ükran duyacakt�r. “Bana okuma al��kanl���n� filan (s�n�f, Türkçe veya edebiyat) ö�retmenim kazand�rd�.” diyecektir. Do�rusu bu son cümlenin “ÖZNES�” olabilmeyi çok isterdik.
Dünyaya tekrar gelsek ve meslek olarak yine ö�retmenli�i seçecek olsak, san�yoruz bu defa s�n�f ö�retmenli�ini tercih ederdik. Bir çocu�a daha en ba�ta “okulu”, “okumay�” sevdirmek az �ey mi?
Bu uzun yaz�y�, Bacon’�n bir ba�ka sözüyle bitirelim: “Kurnaz insanlar okumay� küçümserler, basit insanlar ona hayran olurlar, ak�ll� insanlar ise ondan faydalan�rlar.”
NOT 1: Bu yaz� esasen bir “proje” yaz�s� de�il. Zaten üst ba�l��� da yaz�ya sonradan ilâve ettik. Fakat biz, idealist s�n�f ö�retmeni (ve elbette Türkçe, edebiyat ö�retmeni) meslekta�lar�m�z�n, çocuklar�m�zda okuma bilinci olu�turma konusunda, kendi tecrübeleriyle özgün yöntemler geli�tirerek harikalar yaratacaklar�na inan�yoruz.
NOT 2: Bu yaz� ilk kaleme al�nd��� günden bu yana hem pek çok de�i�ikli�e u�rad� hem de hacim olarak çok geni�ledi. Birçok kere, art�k son �eklini ald� diye dü�ündük, pe�inden akl�m�za ba�ka hususlar geldikçe ara ara ilâveler yapt�k. Hatta bu yüzden yaz�n�n insicam� bir miktar bozuldu. Fakat san�yoruz art�k bu konuyla ilgili olarak söyleyece�imiz her �eyi de söylemi� olduk.
Dile�imiz, yaz�m�z�n ba�ta Türkiye’deki bütün s�n�f, Türkçe ve edebiyat ö�retmenleri olmak üzere bütün ö�retmenlere, bütün ilkö�retim okul müdürlerine, bütün ortaö�retim kurumu müdürlerine ve “bu konuyu kendine dert edinen herkese” ula�mas�. Bu hedefe katk�da bulunacak gönüllülere �imdiden te�ekkür ediyoruz.
NOT 3: Biz bu yaz�n�n bu hacme ula�mam�� alt� yedi sayfal�k halini ve yine çok yararl� oldu�una inand���m�z “Okumay� Sevdirme Yollar�” adl� kitab� tan�tt���m�z, kitapla ayn� ba�l��� ta��yan iki sayfal�k bir ba�ka yaz�y�, 2009-2010 e�itim ö�retim y�l�n�n ilk döneminde PTT Kargo ile seksen il millî e�itim müdürümüze göndermi�tik. (O zaman Burdur �l Millî E�itim Müdürümüz Say�n Recep Y���T, di�er birçok il millî e�itim müdürümüz gibi geri bildirimde bulunmu� ve her iki yaz�y� da hem �l Millî E�itim Müdürlü�ünün internet sitesine koydurmu�, hem de –san�yoruz- ilçelere ula�t�rm��t�. Ki kendisine bu vesileyle bir kere de buradan te�ekkür ediyoruz.) Ayn� yaz�lar� Ayd�n �l Millî E�itim Müdürlü�üne ise elden ula�t�rm��t�k.
�imdi bu yaz�y� “bu hâliyle” ikinci defa bütün il millî e�itim müdürlerimize ve yine hiç de�ilse her ilden bir ilçe millî e�itim müdürümüze göndermek niyetindeyiz. Halisane arzumuz, il millî e�itim müdürlerimizin, kendi illerindeki bütün ilçe millî e�itim müdürlerine; ilçe millî e�itim müdürlerimizin, ilçelerindeki bütün okul müdürlerine; okul müdürlerimizin, okullar�ndaki elektronik posta adresi olan bütün ö�retmenlere bu yaz�y� ula�t�rmalar�… Okul müdürlerimizin ayr�ca yaz�c�dan ç�karacaklar� bir nüshay� dosyalay�p ö�retmenler odas�na koymalar�… Yine ilkö�retim okul müdürlerimizin, s�n�f ve Türkçe ö�retmenleriyle; lise müdürlerimizin de edebiyat ö�retmenleriyle gündemi sadece bu konu olan toplant�lar yapmalar� ve yine bilhassa sene ba�� kurullar�nda bir gündem maddesi olarak bu konu üzerinde durmalar�.
��te o zaman biz de kendimizi, “Bu Ülke”ye ve “Bu Ülke”nin çocuklar�na kar�� borcunu bir nebze de olsa ödemi� sayaca��z. Tabiî bütün bunlar, az önce de belirtti�imiz gibi bizim halisane arzumuz. Takdir elbette say�n müdürlerimizin. Yoksa, meslek hayat�nda “bir gün” bile yöneticilik yapmam�� biri olarak müdürlerimize ne yapacaklar�n� söylemek gibi bir hadsizli�e dü�meyi asla akl�m�zdan geçirmedik. Sadece sesli dü�ündük, o kadar.
Nevzat YÜKSEL
Ortaklar Anadolu Ö�retmen Lisesi
Türk Dili ve Edebiyat� Ö�retmeni
Germencik / AYDIN