Bir adamın tavuğu, masal bu ya,
Altın yumurtlarmış her sabah.
Bir yumurta yerine bir altın değil,
Koskoca bir altın yumurta
Adam bir gün demiş ki kendi kendine
“Bir hazine olsa gerek tavuğun içinde.”
Hemen aldığı gibi bıçağı,
Kesmiş tavuğu.
Karnına bakmış:
Ne altın var ne gümüş
Öteki tavuklar neyse o da bu.
Üstelik kaybetmiş tavuğu.

Bir kuzu aldım bu yaz,
Tüyleri gayet beyaz
Gözleri kara kara
Maskara mı maskara

Son yıllarda İnternet kullanımı bir
gereklilikten çok, alışkanlık hâline
geldi. İnternet, özellikle temel eğitim
çağındaki çocuklar tarafından yanlış
kullanılıyor. Bunun sonucunda da
bağımlılık oluşturarak çocukların
sosyal yaşamdan kopmasına, gerçek
yaşamda arkadaşsız kalmasına
neden oluyor.

Bütün zorluk sahneye çıkana kadar.
Sonrası kendiliğinden geliyor çünkü.
Salonda sizi meraklı gözlerle izlemeye
hazır yüzlerce küçük izleyiciyi
eğlendirmekten daha hoş ne olabilir?
Haydi bakalım şemsiyeler çiçek
olsun! İzleyicilerin bakışları sizi daha
da güçlendiriyor. Daha büyük, daha
etkileyici oyunlarınızı sunmak için
sabırsızlanıyorsunuz. Torbaya koyduğunuz
gazete kesikleri ipek mendillere
dönüşüyor, üstelik birbirine
düğümlenmiş bir biçimde! Şaşkın
bakışların ardından kopan kahkahalardan
siz de payınızı alıyorsunuz.

(1)Biz insanlar toplumsal varlıklarız.
(2)Toplum hâlinde yaşayan bizler için
dayanışma çok önemlidir. (3)Bu
nedenle bazı insanlar, sadece kendisini
düşünür. (4)Çünkü dayanışmaya
önem veren insanların çokluğu,
toplumu sağlam ve güçlü yapar.

Ufacık mermer taşı,
İçinde beyler aşı,
Pişirirsen aş olur,
Pişirmezsen kuş olur.

(1) Çok eskiden elektrik olmadığı için
evler ve sokaklar aydınlık değilmiş.
(2) Evlerde radyo ve televizyon da
yokmuş. (3) Bu yüzden çocuklar,
çevreyi iyice aydınlatan sokak lambasının
ışığında, oyun oynamanın
tadına doyamıyorlarmış. (4) Büyükler
de akşamları, komşularını ziyaret
ediyorlarmış.

Öğleden sonra atölyede makine
sesleri yeniden duyuldu.

Dereler gürül gürül akacak. Eğilip
kana kana su içeceğiz. Göller, denizler
kendi rengine dönüşecek. Balıklar
artık karaya vurmayacak. Oltalarımız
boş çıkmayacak. Gökyüzünün mavisi
yerine oturacak. Yağmur yağacak,
yağacak... Toprak yeniden uyanacak.
İnsanoğlu meyveyi, sebzeyi
korkmadan yiyecek.

Ağzındaki et parçasını korumak için
köpeğin biri koşarak gidiyor.

Gemi olur suda yüzer
Uçak olur gökte gezer
Kalem, kâğıt neler yazar
Ormandaki varlığa bak.
Âşık Veysel Şatıroğlu

Yeni doğan panda yavruları neredeyse
tüysüz dünyaya gelirler. Bir kedi
yavrusu büyüklüğündedirler. Bu
minik yavrular sıcak bir yere ihtiyaç
duyduklarından anne panda devamlı
ön ayaklarıyla onları göğüs tüylerinin
içine bastırır. Çin’in yüksek kesimlerinde
yaşayan bu siyah - beyaz ayıya
bambu ayısı da denir. Çünkü yetişkin
pandalar günde 15 kg bambu yaprağı
yer.

Ne kadar yumuşaksın kar
Ne kadar iyisin
Gökyüzüne giydirilmiş
Yeryüzü gelinliğisin
Hasan Demir

Anlayışlı olun, güler yüz ile
Kimseyi kırmayın, acı söz ile
Her gününüz geçsin bahar yaz ile
Hoşgörülü olsun her bir vatandaş
Kazım Altınkaynak

Barış pencereden bakarken hayallere
daldı. “Keşke masallardaki gibi
ormanda yaşasaydım. Çeşit çeşit
ağaçların süslediği, kuşların cıvıl cıvıl
öttüğü ve egzoz dumanlarının değil,
papatya kokularının olduğu bir yerde
olsaydım şimdi.” diye geçirdi içinden

Rengi üzümden kara
Beli iğneden ince
Bu yükle çıkılır mı
Yokuşlardan karınca
Oktay Rifat

Koca bir hallaç gibi,
Gökte bulutları atar.
Gittikçe bastırır tipi,
Dünya kar içinde yatar.
Yusuf Ziya Ortaç

Bahar geldi, geliyor diyelim. Ama bu
bayram şenliğini fark edebiliyor
muyuz? Bahar kırlara sığındı, desem;
o bile doğru değil. Kırlarımız
neredeyse yaprak, ot, çimen, kuş
barındırmıyor. Artık çöpler, dağların
eteklerine kadar yayılmış.

Oyuncaklarımız hep çamurdandı;
arabalarımız, evlerimiz… Oyun
yerinin yollarını kiremitten yapmak
bizi epeyce yorardı. Bu yolların
kenarlarına kendimizce köyler, kasabalar,
şehirler kurardık.