HEYECANLI BİR AV Balığa çıkmak için güneşin doğmasını iple çekiyordum. Çünkü yarın sabah erkenden arkadaşlarla balık avına çıkacağız. Nihayet güneş doğdu. Aceleyle birşeyler atıştırdım. Olta takımımı da alarak bisikletime atlayıp derenin yolunu tuttum. Dereye varır varmaz arkadaşlarımı orada gördüm. Hepsi beni bekliyordu. Hepimiz oltalarımızı hazırladık ve sırayla dereye fırlattık. Artık kim önce balık tutacak diye merakla beklemeye başladık. Çok geçmeden oltamın iyice gerildiğini fark ettim. Heyecanla ve güçlükle oltamı çekmeye başladım. Az sonra gözlerime inanamadım. Oltamın ucunda kocaman bir balık sağa sola oynuyordu. Beş altı kiloluk bir sazan balığı yakalamıştım. Arkadaşlarım ıslıklar çalarak beni kutladılar. Ardından birkaç balık daha yakaladım. Arkadaşlarımda benim kadar yakalamışlardı. Balıkların bir kısmını derenin kenarında pişirip yedik. Geri kalanlarını da eve götürdük.
HEYECANLI BİR AV
Balığa çıkmak için güneşin doğmasını iple çekiyordum. Çünkü yarın sabah erkenden arkadaşlarla balık avına çıkacağız. Nihayet güneş doğdu. Aceleyle birşeyler atıştırdım. Olta takımımı da alarak bisikletime atlayıp derenin yolunu tuttum.
Dereye varır varmaz arkadaşlarımı orada gördüm. Hepsi beni bekliyordu. Hepimiz oltalarımızı hazırladık ve sırayla dereye fırlattık. Artık kim önce balık tutacak diye merakla beklemeye başladık. Çok geçmeden oltamın iyice gerildiğini fark ettim. Heyecanla ve güçlükle oltamı çekmeye başladım. Az sonra gözlerime inanamadım. Oltamın ucunda kocaman bir balık sağa sola oynuyordu. Beş altı kiloluk bir sazan balığı yakalamıştım. Arkadaşlarım ıslıklar çalarak beni kutladılar. Ardından birkaç balık daha yakaladım. Arkadaşlarımda benim kadar yakalamışlardı. Balıkların bir kısmını derenin kenarında pişirip yedik. Geri kalanlarını da eve götürdük.
Süleyman hayvanları çok seviyordu. Her sabah ilk işi ahıra gitmekti. Karagözlü danasını çok seviyordu. Çünkü dedesi Karagözlü’yü ona hediye etmişti. Karagözlü çok sevimliydi. En büyük zevki oyun oynamaktı. Yonca yemek çok hoşuna gidiyordu. Ayaklarında beyaz lekeler vardı. Sırtı ise siyahtı. Süleyman bir gece yarısı ahırdan garip sesler duydu. Dedesini ve ninesini uyandırdı. Ahıra girdiklerinde Karagözlü’nün annesinin yerde yattığını, kendisinin de ahırın kapısında durduğunu gördüler. Dedesi hemen veterinere telefon etti. Veteriner Karagözlü’nün annesine iğne yaptı. Kısa süre içinde iyileşti. Süleyman artık çok mutluydu.”
Süleyman hayvanları çok seviyordu. Her sabah ilk işi ahıra gitmekti. Karagözlü danasını çok seviyordu. Çünkü dedesi Karagözlü’yü ona hediye etmişti. Karagözlü çok sevimliydi. En büyük zevki oyun oynamaktı. Yonca yemek çok hoşuna gidiyordu. Ayaklarında beyaz lekeler vardı. Sırtı ise siyahtı.
Süleyman bir gece yarısı ahırdan garip sesler duydu. Dedesini ve ninesini uyandırdı. Ahıra girdiklerinde Karagözlü’nün annesinin yerde yattığını, kendisinin de ahırın kapısında durduğunu gördüler. Dedesi hemen veterinere telefon etti. Veteriner Karagözlü’nün annesine iğne yaptı. Kısa süre içinde iyileşti. Süleyman artık çok mutluydu.”
Holey ( ) sınavı geçtim( )
Ömer( ) ( )Bu gün okula gelecek misin( )
Annem, doktora sordu ( ) -Ameliyat ne zaman ( ) Doktor: ( ) Yarın sabah saat yedide( )
Öğretmen ( ) ( ) Ödevlerinizi yaptınız mı ( ) ( ) dedi.
İşleyen demir paslanmaz, bende paslanmayacağım.
tavuk - kazma, kürek - küsmüş de - Mart kapıdan baktırır _________________ yaktırır.Tavşan dağa _________________ dağın haberi olmamış.Kaz gelen yerden _________________ esirgenmez.