ONLİNE SINAV ANALİZ

Güzel bir bahar sabahı... Kuşlar o dal senin bu dal benim uçuşuyor, hep birlikte neşeli bahar türküleri söylüyor. Yemyeşil ağaçlar, rengarenk çiçekler kırlara yeni bir hayat sunuyor. Güller, sümbüller, papatyalar, menekşeler kokularını etrafa saçmak için adeta birbirleriyle yarışıyor.Telaşlı karıncalar yuvalarından çıkmış, çiçek arıyor. Ucu bucağı görülmeyen yemyeşil otlaklarda yeni doğmuş kuzular haylazlık yapıyor.

1.Atlar,tozu dumana katarak geliyor.

2.Çocukların oynadığı top patladı.

3.Kuşların cıvıltısı her taraftan duyuluyordu.

4.Köyde horozların ötüşüyle uyandım.

1.Önüme sıcak bir çorba koyacak kimsem kalmadı.

2.Tanıştığı kişilerde sıcak bir izlenim bırakırdı.

3.Herkes sinirlenince birden sıcak saatler yaşandı.

4.Hava sıcak olunca dışarı çıkmak istemedim.

Onun "Sanat" şiiri, memleket şiir akımının temel felsefesini dile gitirir. Dikkati çeken en önemli becerilerinden biri de dilindeki ve üslu-bundaki tabiilik ve sevimliliktir. Şiirlerinde, konuşulan Türkçe'nin bütün güzelliklerine rastlanır. Suda Halkalar, Çoban Çeşmesi, Bir Ömür Böyle Geçti, Akarsu ve Akıncı Türküleri önemli şiir kitaplarıdır. "Yıldız Yağmuru" tek romanıdır. Bütün bunların yanında piyesler de yazmıştır.

Namık Kemal, gayet büyük ve yuvarlak başlı, yüksek alınlı,   kısa denilebilecek orta boylu, şişmanca; omuzları geniş, elleri ve ayakları küçük bir insandı. Burnunun sağ alt tarafında, attan düştüğünde oluşmuş yaradan kalma bir iz vardır.

Çorak toprağa düşen birkaç damla yağmur gibiydi konser ve orada paylaşılan ortak duygular.

Ey deniz, şöyle bir gün sana bakacak mıyım?

Biz zaman kendini karşındaki rüyaya bırak.

İki tarafına duvar yerine, dikenli frenk inciri ağaçları dikilmiş portakal ve muz bahçeleri arasından yeniden denize indiler. Buraları, şehrin asıl kalabalık, işlek caddelerine pek yakın olmakla beraber henüz kır ve tenha idi. Yukarıda, üniversitenin geniş bahçeler içinde¬ki yer yer dağınık binaları görünüyor, tramvay çanları bahçeler üzerinden yuvarlana yuvarla-na tizliğini kaybedip kulağa, dağdaki çan ses¬leri gibi, yumuşak ve düşündürücü biçimde yansıyordu.

I. Baharda ağaçlar çiçeklerle donandı.

II. Bayramda her yer balonlarla donandı.

III. Masa her türlü yiyecekle donanmıştı.

IV. Çocuğuun çıplak ayakları çorapla donatıldı.

Öt benim sarı tanburam Senin aslın ağaçtandır Ağaç dersem gönüllenme Kırmızı gül ağaçtandır.

Ben yaşamak istiyorum

Hayata doymadım henüz

Birgün yarıda kalmış bir film gibi

Bitecekmi ömrümüz

İyi bak kabına,olmasın delik,

Boşuna taşırsın,gider gündelik.

Anında olmalı, ettiğin iyilik,

Alem duysun diye,inayet etme.

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş! İller, göller, kıtalar aşmak. Ne hoş deniz deniz dolaşmak Düşünceler gibi başıboş

Ankara bazen geniş sağrısını rüzgerlara vermiş bir harp gemisi gibi zaman ve olaylar denizinde çevik ve kuvvetli yüzer,bazen bir iç kale,bütün ümitlerin kendisinde toplandığı son sığnak olur,bazen bir kartal yuvası gibi erişilmesi imkansız yükselir.

Dil,yeryüzünde insanlarla birlikte var olmuş,insanlığın geçirdiği bütün gelişme evrelerini geçirmiştir.

Adapazarı'nın kuzeyindeki Karasu ilçesinin batısında Karadeniz'e dökülen Sakarya, bu bölgede tam delta özelliği sergilemeyen bir delta yaratmış.Doğuda Melen Çayı'na, batıda ise Karaboğaz gölü'ne kadar uzanıyor delta

İnsanın değeri, yaptığı işle ölçülür. Etrafımıza şöyle bir

   bakmakla bunu daha iyi açıklamış oluruz. Tarihin say-

   falarını süsleyen Sokrates’i, Mimar Sinan’ı, Madam ve

   Mösyö Curiler’i, Fatih Sultan Mehmet’i, Atatürk’ü bir an

   gözümüzde canlandırmak, değerin, yapılan, yaptırılan işlerle sıkı sıkıya bağlantılı olduğunu kanıtlayan delillerdir.

Kalktım sabahı dinledim:
Dudaklarımda okuldan kalma bir şarkı
Hani yorgundum, yeniktim, çaresizdim,
Dündü ? evet ? dün,
Dün bir kentti, geride kaldı,
Bu sabah bir başka kente indim.

Yemyeşil ormanlar,döne kıvrıla akan bir yol,masmavi çekiciliğiyle deniz,kıyılara kurulmuş köyler,kasabalar...

I-Yerlere geçmek
II-Evlere şenlik
III-Notonu vermek
IV-Dirsek çevirmek

“Bir cümlede aynı ekleri alan kelimelerin peş peşe sıralanması bir anlatım kusurudur.”

? Havada bir dost eli okşuyor tenimizi
Boynu bükük adalar tanıyor sanki bizi
İçimize çevirip nemli gözlerimizi
Geçtik yabancı gibi yakınından Rodos?un

1.Yazarın bu oyunu herkesi etkiledi.

2.güreşçi,rakibini yenmek için bildiği her oyunu denedi.

3.Takımımız bu maçta iyi bir oyun çıkardı.

4.Atatürk hiçbir zaman düşmanın oyununa kanmamış.

5.Mustafa her oyunda oyunbozanlık ederdi.

Geceleyin bir ses böler uykumu

İçim ürpermeyle dolar,nerdesin

Yıllar var ki arıyorum ben onu

Aşıkıyım beni çağıran bu sesin

1.Eşek kulağı kesilmekle küheylan olmaz.
2.Eşek at olmaz, ciğer et olmaz.
3.Eşeğe altın semer vursalar yine eşektir.
4.El elin eşeğini türkü çağırarak arar.

Hakan, hangisi aralarındaki anlam ilişkisi yönüyle ötekilerinden farklıdır?

1.hüzün-keder

2.millet-ulus

3.yaz-kış

4.etki-tesir

"Olgun insan, güzel söz söylemesini bilen insan değil, yapabileceğini söyleyebilen insandır."

Ne haklı iş tuttuk,ne doğru sanat,

Ayağa baş dedik,kuyruğa kanat.

Koymaz yakamızı şu meşhur inat;

Ağızda gem,arkamızda palan var.

Kız Kulesi'nin aşkıydı bu. İnşa edilip yerine konduğu günün ertesi sabahında günün ilk ışıklarıyla Kız Kulesi'ni görmüş ve vurulmuştu ona. Omuzlarına gün ışığı dökülen ve yakamozların rengine boyanan bu ince endamlı güzel, ilk görüşte çalmıştı köprünün kalbini ve köprü bütün hayatını onu seyretmekle geçirdi. Üzerinden gelip geçenler bu aşkın farkında bile değildi. Aslında köprü de üzerindeki yükün farkında olmadı hiç. Ayaklarını serin sulara salıyor, Marmara'yı ve Kule'yi düşünüyor...

Ağlarken gözden yaş mı akmalı, Gülerken insan ağlayamaz mı

Bu şairi uzun zamandır okuyorum.

Kanatlarını bıçak gibi çalıp geçen aceleci kuşların geçişine dalar,sonra bir kozolak çıtırtısıyla ürperirsin.

I. Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
II. Ne doğrarsan aşına, o gelir kaşığına.
III. İş bilenin kılıç kuşananın
IV. Gülü seven dikenine katlanır.
V. Rüzgar eken fırtına biçer.