23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle bir çalışma yapan Bağımsız Eğitimciler Sendikası, “Çocuklarımız ve Şiddet Raporu”nu hazırladı. Raporda, Türkiye'de son zamanlarda sokakta yaşanan şiddetin ön plana çıkmasına karşın aile içi şiddetin daha yaygın olduğuna dikkat çekildi. Aile düzeninin bozuk olmasının toplum düzeninde ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlar yaratacağına işaret edilen raporda, “Ülkemizde aile içi şiddet denince ilk önce fiziksel şiddet gelmektedir. Ancak diğer bir şiddet türü olan duygusal şiddet de uygulanmaktadır” denildi.
-“EKONOMİK OLUMSUZLUK ŞİDDETİ DOĞURUYOR”-
Eğitim oranı yüksek olan bir ailede çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimi üzerine ayrıntılı düşünülüp özen gösterildiğine dikkat çekilen raporda. Eğitim oranı düşük olan ailede ise çocuğun ruhsal durumunun göz önüne alınmadığı belirtildi.
Ekonomik nedenler düşünüldüğünde ise ekonomik durumu yüksek olan ailelerde şiddet oranının düştüğü, ekonomik durumu kötü olan ailelerde ise artış gösterdiği kaydedildi. Raporda, sürekli geçim derdinde olan ailede “stres ve sıkıntı” nedeniyle şiddet oranının arttığı vurgulandı.
-ÇOCUKLARA 5 ÇEŞİT ŞİDDET UYGULANIYOR-
Türkiye'de çocuklara yönelik olarak şiddet uygulamalarının 5 çeşit olduğu ifade edilen raporda, uygulamalar şu şekilde anlatıldı:
-“Küçük olduğu için azarlanması;
-İtilip sarsılması, göz dağı verilmesi;
-Çocuk olduğu için ikinci planda tutularak duygusal şiddete başvurulması;
-Küçük olduğu için zorla iş yaptırılması;
-Yurtlar ve yuvalarda ve aile içinde çocuklar arasında ön plana çıkma mücadelesi. Bunun sonucunda özellikle fiziksel şiddet olmak üzere duygusal şiddetin uygulanması. Yurtlarda büyüklük-küçüklük kavramlarından doğan şiddet uygulaması.”
-“KARNE DÖNEMİNDE ŞİDDET ARTIYOR”-
Türkiye'de özellikle karne dönemlerinde duygusal şiddet başta olmak üzere fiziksel şiddetin yaygın olarak kullanıldığı bildirilen raporda, okula giden iki çocuğun başarı durumlarına göre mukayese edilmesinin çocuk üzerinde olumsuz etki yarattığı ifade edildi. Bu tür durumlarda çocukların kendini ailede dışlanmış hissederek kendini sorgulamaya başladığına değiniler raporda, “Karne sonucuna göre çocuğa fiziksel şiddet uygulanması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur” ifadesine yer verildi. Raporda, aile içindeki şiddet uygulamalarının çocuk üzerinde çok kalıcı etkiler yarattığının da altı çizilerek, etkileri şu şekilde açıklandı:
-“Sosyal uyumsuzluk yani okul, arkadaşlık olumsuz davranışlar sergilemek, çocuğun fiziki olarak zayıf yetişmesi;
-Ruhsal olarak eksik yetişme, psikolojik rahatsızlıklar;
-Aileden kaçıp eve geç gelmesi ve aile içinde şiddet uygulanması;
-Faaliyet alanlarında başarısızlık.”
-“SOSYAL DEVLET İLKESİ HAYAT GEÇİRİLMELİ”-
Çocuklara yönelik şiddetin azaltılması için çalışmalar yapılması gerektiği kaydedilen raporda, şiddeti önlemek için ilk olarak aile bireylerinin şiddet hakkında bilgilendirilmesi ve eğitim verilmesi gerektiği kaydedildi. Ailenin, kendini şiddet içeren yayınlardan uzak tutması gerektiğine de değinilen raporda, devletin; psikolojik danışmanlık merkezlerini kurup yaygınlaştırılması ve ücretsiz servislerini devreye sokması gerektiği vurgulandı. Şiddete maruz kalındığında başvurma merkezlerinin, reklam propagandaları ile yaygınlaştırılması gerektiğine de işaret edilen raporda, “Aileye ekonomik destek ile refahı sağlanmak, sosyal devlet ilkesi hayata geçirilmelidir. Anne-baba uyum sağlayabilmeli ki; sonuçları çocuğa yansımasın. Yurtlarda büyük-küçük kavramı ortadan kaldırılmalı, şiddet hakkında öğrenciler bilinçlendirilmen, şiddete meydan vermemek için idari bütün önlemler alınmalı” önerilerinde bulunuldu. Raporda, şiddetin azaltılması için kamu kurum ve kuruluşlarının, aile bireylerinin, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, medya kuruluşlarının ve okulların üzerine önemli görevler düştüğünün da altı çizildi.
-AVCI: “ÇOCUKLARA VE KADINLAR ŞİDDETE MARUZ KALIYOR”-
BES Genel Başkanı Gürkan Avcı, raporun önsözünde yaptığı açıklamada, özellikle şiddete en çok maruz kalan kesimin çocuklardan ve kadınlardan oluştuğuna işaret ederek, şiddetin çoğunlukla fiziksel olarak güçlü olanın güçsüz olana uyguladığı bir davranış şekli olarak ortaya çıktığına da işaret etti. Şiddetin uygulayan kişi tarafından da çoğunlukla meşru bir davranış şekli olarak görülmeye ve gösterilmeye çalışıldığını kaydeden Avcı, “Şunu da bilmek gerekir ki, şiddet ve şiddete baş vurma davranışı aynı zamanda öğrenilen, model alınan ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir davranış şeklidir. Unutmamalıyız ki; biz çocuklarımıza nasıl davranıyorsak, çocuklarımız da davranış olarak bizden onları öğrenecektir” uyarısında bulundu. Yapılan araştırmalara göre; eğitimli ve kültürlü bireylerde şiddete başvurma davranışının daha az görüldüğüne de dikkat çeken Avcı, “Bunun temel nedeni eğitimli ve kültürlü kişilerin diğer kişilere oranla sorunlara farklı çözümler üretebilme yeteneği'ni daha fazla geliştirebilmiş olmasıdır” dedi. (ANKA)