Türkiye için artık hep şu söyleniyor:”Türkiye, o eski Türkiye değil, yani on yıl öncesinin Türkiye’si değil.” Bu cümle olumlu anlamda söyleniyor.Gerçekten ülkemiz sağlıktan ulaşıma, savunmadan,eğitimime ve şehirciliğe kadar toplumsal bir dönüşüme girdi,köklü yenilikler yapılmaya başlandı ve birçok alanda gelişme göstermeye başladık.Ama şunu unuttuk; İnsan kaynakları planlaması yapmayı.Plansız ve programsızca açılan fakülteler neticesinde ortaya istihdam edilmek için çırpınan, artık kendilerine güvenleri kalmayan,hayattan bezmiş ve hayalleri yıkılmış,sınav yorgunu öğretmenler ortaya çıktı ve çok daha vahimi bunalıma girip hayata veda edenler oldu.
Öğretmenlik mesleği ihtisas mesleğidir, yani uzmanlık işidir ve bu uzmanları yetiştiren kurum da Eğitim Fakülteleridir. Ama nedense ülkemizde öğretmen yetiştiren iki ayrı kurum ortaya çıktı; birincisi asıl işi ve görevi öğretmen yetiştirmek olan Eğitim Fakülteleri diğeri ise; Türkolog,biyolog, matematikçi vs. gibi alanlarda uzman,bilim insanları yetiştiren Fen-Edebiyat Fakülteleri. İşte sorunun asıl kaynağı da burada.Makine,inşaat mühendisi olmak için mühendislik fakültesi bitirmek, doktor olmak için tıp fakültesini bitirmek gerekmiyor mu? Peki neden biyoloji bitirene doktor olma sertfikası verilmiyor ? Çünkü hepsinin görevi farklı ama iş öğretmenliğe gelince maalesef Ziraat Mühendisinden, Jeoloji Mühendisine kadar sisteme girip öğretmenlik yapan bir sürü insan var hepsi de kadrolu olarak çalışıyor ama asıl işi öğretmen olan insanlar da atanmayı bekliyor.
Sizler hiç atama bekleyen polis,subay gördünüz mü?
Göremezsiniz çünkü hepsi bir plan dahilinde ihtiyaç duyulan sayıda yietiştiriliyor. Tsk’nın subaylığa kaynak eden okulu Kara harp Okulu’dur,Emniyetin ise Polis Akademisi’dir. Eğer bunlardan personel sayısı yetmezse dışarıdan alım yapılır sözleşmeli subaylık ya da komiserlik sınavı açılır ve ihtyaç giderilir.Harp Okulu mezunu varken öncelik onlarındır, sen bekle denilmez. Polis için de aynı şey geçerlidir. Akademi meznunu varken öncelik onlar atanırlar.Öğretmenlik de böyle olmalıdır çünkü öğretmenin çalışacağı asıl yer devlettir.Eğitim Fakültesine giden bir öğrencinin amacı bellidir, devlette edilmektir. Eğitim fakültesi dışındaki kişiler mezun olduklarında çoğu devlette çalışmayı düşünmez. Bir inşaat mühendisi,bilgisayar,elektirk-elektronik mühendisi,işletmeci, gazeteci vs...Çoğunun hedefi ya yurt dışına gitmek , iş yeri açmak, iyi bir gazetede çalışmaktır. Peki kaç tane öğretmen şu dershanede veya bu kolejde çalşmak istiyorum diye hayal kurar ki?
Değerli okurlar, şu an 260 bin civarı öğretmenin atama beklediği sölyeniyor peki bu sayı neden bu kadar fazla bir örnekle açıklamak istiyorum: Eğitim fakültelesi Türk Dili ve Edeb.Öğretmenliğinden yılda 495 kişi mezun olmaktadır. Meb’in yılda Edebiyat Öğretmeni ihtiyacı 1500-2000 (sözleşmeli dahil) o zaman mezun olanların hemen atanması gerekmez mi? Maalesef işin bir başka boyutu var yukarıda da bahsettim Fen-edebiyat faküleleri.Bu fakültelerden yılda 3500-4000 kişi arasında Tük dili ve Edebiyatı bölümünden öğrenci mezun oluyor.Geçenlerde Sayın Bakanımız en fazla yığılmanın Sosyal Bilgiler,Türkçe ve Edebiyatta olduğunu söyledi.Türk Dili ve Edebiyatında bekleyen kişi sayısı 17 bin civarında işte sorun da burada formasyonu olmayan da,eğitim mezunu olmayan da öğretmen olarak atanmak için bekliyor. Oradaki 17 bin kişinin ancak 3 bini eğitim mezunu. Meb’in verdği sıralamada tam net olmasa da sayısal veriler bunu gösteriyor.
Sevgili okurlar sözü çok fazla uzattım ama içler acısı bir duruma, tv dizlerine kadar uzanan bu sorun artık çözülmeyi bekliyor ama nedense duyulmazlıktan geliniyor. Ben sadece bu sürece nasıl gelindğini biraz ayrıntıyla anlatmak istedim.Kısaca çözüm önerilelerine değinmek istiyorum;
Yök ve Meb bir an önce Eğitim ve Fen-Edebiyat Fakültelerini kapatmalı aynı amaca hizmet eden bu iki kurum birleştirlmeli ve eğitim akademileriaçılmalıdır.İsteyen öğretmen olmalı, isteyen bilim insanı olarak yoluna devam etmeli ama ihtiyaca göre bunlar açılmalı gereksiz,işlevini yitiren bölümler kapatılmalıdır. Ülkemizin ihtiyacı olan bölümler açılmalıdır.Artık edebiyat,tarih,fizik,kimya,bİyoloji bölümlerinin kontenjanları düşürülüp bazıları da kapatılmaldır. Öğretmen seçiminde bekleyen öğretmenler de ek eğitimle ihtiyaç olan alanlara kaydırılmalıdır. Öncelikle bekleyen öğretmenlerin eritilmesi için çalışmalar yapılmaldır. Bir an önce alan sınavı uygulanmalı ve baraj sistemine geçilip her branşın belli bir puan barajı olmaldır.Barajı geçenler bekledikleri yıl öncelik alınarak sisteme dahil edilmelidir.Eğitim bilimleri sınavının yanında sadece alan bilgisi sınavı da yapılmalı ki daha işlevsel olacak ve öğretmen de kendisini güncelleyerek öğrencinin karşısına hazır çıkacak ve körelmeyecektir. Son olarak da bir an önce ücretli öğretmenlik uygulaması kaldırılmalıdır.
Değerli okurlar; son olarak bu kadar genç insan hayata küstüreleceğine, bir köprü, bir duble yol vs. daha az yapılarak kaynak yaratılabilir. Bunların hiç biri insan onurundan,haysiyetinden,geleceğinden daha önemli değildir.Amacım bunları söylerken hiçbir kurumu suçlamak veya kötülemek değildir inanıyorum ki devlet büyüklerimiz bu sorunları bizlerden daha biliyor ve çözüm için çaba gösteriyordur.