ÖZLEM’ İN MERAKI
Özlem, bir akşam balkona çıktı. Başını gökyüzüne çevirdi. Ay ve yıldızlar görünüyordu.Özlem, gökyüzüne bakarak düşündü. Aklına birkaç soru geldi: Bulutlar nasıl oluşuyordu? Yağmur nasıl yağıyordu? Neden hava bazen sıcak, bazen soğuk oluyordu. Dünya da Ay gibi yuvarlak mıydı? Bunları en kısa zamanda öğrenmek istiyordu.
Özlem salona girdi. Dedesi koltuğuna oturmuş, gazetesine okuyordu. Önce dedesine, sonra salondaki kitaplığa baktı. Sıra sıra kitaplar, ansiklopediler vardı. İçlerinden biri dikkatini çekti. Bu, kırmızı kapaklı, resimli bir kitaptı. Sayfalarını karıştırmaya başladı. İlk bölümde, yağmurun oluşması vardı. Özlem, yazıyı merakla okudu. Dünya’mızın yüzeyinin çoğu sularla kaplıydı.Bu sular, Güneş’in etkisiyle ısınıyordu. Isınan suların bir kısmı buharlaşıyordu. Bunlar gökyüzüne yükseliyor ve bulutları oluşturuyordu. Bulutlar, soğuk hava tabakasına rastlayınca soğuyordu. Bu su damlaları, yağmur olarak yere düşüyordu.
Özlem, su damlacıklarının öyküsünü çok iyi öğrenmişti. Okumayı sürdürdü. Bir başka sayfada, Güneş ve Dünya resimleri vardı. Güneş, Dünya'mızı ve bizi hem aydınlatıyor hem de ısıtıyordu. Ancak Güneş, Dünya’nın her yerini aynı ısıtmıyordu. Bu yüzden, bazen hava sıcak oluyor, bazen de çok soğuyunca kar yağıyordu. Çünkü Dünya’mız topa benziyordu. Güneş ışığı, Dünya’mıza aynı doğrultuda gelmiyordu. Bazı yerlere dik, bazı yerlere eğik geliyordu. Dik geldiği yerlerde hava sıcak oluyordu. Eğik geldiği yerler ise az ısındığı için hava soğuk oluyordu.
Özlem, bu bilgileri okudukça keyifleniyordu. Şimdi de gece-gündüz bölümüne gelmişti. Güneş, Dünya’mızın sadece bir yarısını aydınlatıyordu. Aynı anda diğer yarısını aydınlatamıyordu. Dünya’mızın aydınlık olan yarısında gündüz, diğer yarısında ise gece gece oluyordu. Özlem, sorularının karşılığını almıştı. Yeni bilgiler öğrenmişti. Kitapları özenle yerine koydu.