Forum | Sınıf Öğretmeniyiz Biz | Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi | http://www.sinifogretmeniyiz.biz
Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

Beni Etkileyen Yazılar


Hanife  Şimşek
Uzman Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (simsek67)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (6.2.2013 08:26:16)

HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZ MI ?

Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak
atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin
genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle
çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.
Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak
istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası..
Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine
sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir
kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı.
Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi.
Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.
Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000
metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.
Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev,
tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra ödevi geri aldı.
Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir
"0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı.
"Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk..
"Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal"
dedi, hocası.. "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun.
Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir.
Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da
alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi:
"Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden
yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm."
Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.
"Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin.
Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!."
Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir
değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına..
"Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi..
"Ben de hayallerimi..".....
O orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki
1000 metrekarelik evinde oturuyor.
Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde
çerçevelenmiş olarak asılı.
Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen,
geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi.
Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi,
"Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken,
hayal hırsızıydım. O yıllarda
öğrencilerimden pek çok hayal çaldım.
Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın.


İmza:İnsanların kanatları yok,insanların kanatları yüreklerinde.          N.H. RAN
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): G@lip G@lip,
G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (6.2.2013 11:15:50)

Baba : Evladım seni çok göresim geldi, nerelerdesin?
Evlat : Baba çok işim var..

—–

Baba : Evladım seni arıyorum, ama ulaşamıyorum.
Evlat : Baba toplantılarım var.

—–

Baba : Evladım seni bugün yemeğe bekliyoruz.
Evlat : Baba arkadaşlarla önceden yaptığımız bir program var.

—–

Baba : Evladım bir sesini duyayım dedim.
Evlat : Babacığım şimdi kapatmak zorundayım, ben seni ararım.

—–

Baba : Evladım seni ne zaman göreceğiz?
Evlat : Baba çok işim var, bir ara uğrarım.

—–

Baba : Evladım dün gece rüyalarıma girdin, iyi misin?
Evlat : İyiyim baba iyiyim.. Şimdi araba kullanıyorum, seni sonra ararım..

—–

Baba : Evladım ne zaman arasam işin var, yoğunsun, seni çok özledim, ne zaman görüşeceğiz?

Evlat : OF BABA YAAA!!!



Bir zaman sonra evlat babasına telefon eder… Telefonu açan babasının komşusudur

Evlat : Babamla görüşeceğim, çok işim var, gelemeyeceğimi söyleyecektim..

Komşu : Babanız dün gece vefat etti, son sözleri de (Evladım şimdi iş toplantısındadır, onu rahatsız etmeyin, beni toprağa siz verin) oldu..


İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
Eren  Baydar
Üye - Öğretmen
- (Eren34)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (7.2.2013 00:53:43)

Canan tan-Şebekeleşen hayatları okudunuz mu?


İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
Eren  Baydar
Üye - Öğretmen
- (Eren34)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (7.2.2013 00:55:41)

Aziz nesin-Yol belli yolcu belli 99

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (8.2.2013 22:43:42)

sayın EREN BAYDAR "Melankoli Nedir ? Melankolik Kimdir ? " başlıklı yazınız sağlık köşemiz bölümüne taşınmıştır...

http://www.sinifogretmeniyiz.biz/cevaplar.asp?konu_id=45935&shf=2#15077

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (8.2.2013 22:44:33)

İŞİNİN HAKKINI VERİYOR MUSUN ?

Hızlı bir çalışma temposunun ardından saatin beş olduğunu kat nöbetini devretmeye gelen hemşire arkadaşlar sayesinde fark etmiştik. Yoğun bir servisti çalıştığım servis, çocuk servisleri hastanelerin en yoğun ve gürültülü olan servisleridir. Artık günün yoğunluğu geçmiş servis sessiz bir hal almıştı aksam tedavilerini henüz bitirmiş ofiste çay içmeye gitme telaşındaydım, çünkü o günün ilk çayını içme fırsatı yakaladım diye kendi kendime düşünüyordum. Kep dağılmış saç baş karışmış yorgun bitkin bir haldeydim tedavi odasından çıktığımda. Aynada kendimi tanıyamadım. ofise geldiğimde hemşire odasının telefonu çalıyordu. Oturduğum yerden büyük bir güçlükle ayağa kalktım ve telefona gittim karşıdaki ses acilde trafik yaralılarının olduğunu içlerinde Çocuklarında bulunduğunu, damar bulamadıklarından dolayı acile yardıma gelmemi söylüyordu. Tüm yorgunluğumu unutmuş hızla acil servisine yönelmiştim ki diğer telefonda nöbetçi hekimin nöbetçi beyin cerrahı hekimiyle gelip gelmeme konusundaki tartışmasını duydum. Nöbetçi hekimin sesi ortalığı çınlatıyordu:

— Ne yapalım? Bırakalım ölsün mü bu insanlar? Gelmek zorundasınız!

- ...

— Gittiğiniz davet beni ilgilendirmez! Nöbet değiştirseydiniz Çok önemli bir davetti madem.

-...

— Siz Hipokrat yemini etmediniz mi?

Konuşma böyle sürüp giderken gelen asansöre binerek koşarak acil servisine gittim. Her yer kan revan içinde ağlayan koşuşturan yakınını bulmaya çalışan bir yığın insan vardı bu kalabalıkta sağlıklı bir iş nasıl yapılırdı bilmiyordum ama herkes elinden geleni yapma birilerine bakma gayretini gösteriyordu. Acil serviste yatak kalmamış, sedyelere insanlar yatırılıp ilk müdahale yapılıncaya kadar bekletiliyor yetersiz kalan personel yerine hastaları yukarı sevk edilen servise aileleri çıkartıyordu. Onca kazazede içinde başında kimsesi olmayan ama durumu da oldukça ağır 15–17 yaş arası bir genç vardı gerekli müdahalesi yapılmış fakat sevk edildiği beyin cerrahi hekimi henüz görev yerine gelmediği için orada bekletiliyordu. Kendime ait serum ve tedavileri uyguladıktan sonra o çocuğun başına giderek ilgilenmeye çalıştım şuuru yerindeydi konuştuklarımı anlıyor fakat cevap veremiyordu son anlarını yaşadığını görüyor ve yalnız olduğu için korkunç derecede üzülüyordum onu orada yalnız bırakamıyordum. Zaten ben onunla ilgilenirken acil servis boşalmış, tüm hastalar gerekli servislere dağıtılmıştı. Ellerimi sımsıkı tutuyordu, bırakma dercesine gözlerinden yaşlar süzüldükçe kendimi ben de tutamaz hale gelmiştim, eğildim yanaklarından öptüm. 'Bırakmayacağım seni sakin ol, Üzülme sakin' diyordum hiç tanımadığım, daha önce hiç görmediğim bu insana anlatılmaz bir yakınlık hissediyor, sanki onun acısının aynısını çekiyordum. Çok acı çekiyordu hem yalnızlığından hem de geçirmiş olduğu beyin travmasından. Ne kadar süre daha onunla kaldığımı hatırlamıyorum. Avucumu bırakmasıyla kendime geldim. O artık aramızda değildi, bu dünyayı terk etmişti ve ben gelmeyen doktoru suçluyor içimden Lanetler yağdırıyordum.

Derken beyin cerrahı hekim gelmişti. Hastanın daha doğrusu ex (Ölmüş) gencin üzerindeki çarşafı almamı söyledi. Çarşafı kaldırdığımda doktorun hiç bir şey söyleme fırsatı olmadan yere düştüğünü gördüm. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yemekli bir davetten gelmişti. Acaba çok mu sarhoştu ya da kalp krizimi geçiriyordu diye düşünürken diğer hekim arkadaşları olaya müdahale etmişlerdi bile. Ölen o gencecik insanin babasıydı bu doktor ve kendi evladının tedavisi için çok geç kalmıştı ne yazık ki. Kötü günde oğlunun acısıyla felç geçirmiş ve görevine yeniden dönememişti.


İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (9.2.2013 22:00:07)

Fırına geldiğimde ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir dostum olan fırıncı; (Biraz bekleyeceksin hocam. İki-üç dakikaya kadar çıkartıyorum) dedi.

Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe topallıyordu. Selâm verdikten sonra, fırıncının tezgâhına yaklaşarak; (Ekmeklerimi alayım! Benim ikizler acıkmıştır) dedi.

Fırıncı, adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgâhın altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden 4-5 tane çıkardı.

Ben o arada oturması için kendi yerimi o adama vermiş, tezgâhın yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç tanesinin şekli değişmiş, katılaşmış, taş gibi olmuştu. Fırıncıya sordum:

- Neden taze ekmeği beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak dedin ya!..
- Bayat ekmekleri kendisi istiyor. Çok fakir bir adam. Ona bayat ekmekleri yarı fiyatına veriyorum.
- Kim bu adam?
- Kendisi Kore gazilerinden. Oğluyla gelini bir trafik kazasında vefât edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor, hem de çok az bir maaşı var.

Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve ufak da olsa bir şeyler yapmak istiyordum. Fırıncıya yavaşca dedim ki:

- Aradaki farkı ben vereyim. Hiç olmazsa bugün taze ekmek yesinler.

Fırıncı, teklifimi kabul etti. Biraz sonra da, fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına doldururken şekli bozuk, bayat ekmekleri de tezgâhın altına koyarken ihtiyara takıldı:
- Bugün çok şanslısın hacı amca. Çocuklar için sana pasta gibi ekmek vereceğim.

Yaşlı adam, bir evlât sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne bastırarak kapıdan çıkarken bana döndü ve "Allah, senden razı olsun evlâdım. Bugün onların doğum günüydü..." dedi, sonra da fırının kapısından yavaşça dışarı çıktı.

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (11.2.2013 11:40:21)

Fatih Sultan Mehmed bir Anadolu seferi dönüşünde, Balıkesir'den geçiyordu. Hava oldukça sıcaktı. Bu sıcaktan herkes gibi Fatih Sultan Mehmed de nasibine düşeni almıştı. Öylesine yorgundu ki...

Kendisini bu halde gören bir köylü kadını bir tas içerisinde ona ayran ikram etti. Ayranın üstünde iki üç tane saman çöplerini üfleye üfleye ayranı içti. Sonra da kendisini bir ana şefkatiyle seyreden ihtiyar köylü kadına:

"Allah razı olsun," dedi.
"Ama şu saman çöpleri ayranı bir nefeste içmeme engel oldu."

İhtiyar kadın Fatih'in bu sözlerine anne şefkatinin boyutlarını gözler önüne seren, şu cevabı verdi:

"Oğul, ben onları ayranın üzerine kasıtlı koydum. Sen uzak yoldan geliyorsun. Sonra terlemişsin de. Soğuk ayranı bir yudumda içersin de hasta olursun, hasta olmayasın diye böyle yaptım..

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (16.2.2013 11:57:27)

İPİN HESABI...

Kasabanın birinde zengin bir tüccar yaşarmış. Öleceği vakit vasiyetinde: 'Ben mezara konulduğum gün kim gelir benimle bir gece mezarda kalırsa ona servetimin yarısını bırakacağım.' demiş.

Çoluğu çocuğu, akrabaları servetin yarısı bırakılmasına rağmen bunu yerine getiremeyeceklerini düşünüyorlarmış. Kısa bir müddet sonra adam ölmüş.

Adamın vasiyeti kasabada zaten meşhurmuş. Bunu duyanlardan biri de kasabanın en ücrâ köşesinde yaşayan hamalmış. Adamın öldüğü haberini duyunca yakınlarına kendisinin bir gece mezarda kalabileceğini söylemiş. Bunun üzerine cenaze merasiminden sonra hamalı da adamla birlikte kabre koymuşlar.

Hamal: 'Zaten bir tane ipim bir tane de küfem var. Kaybedecek bir şeyim yok. İyi ettim de bu adamla buraya girdim. Çıktığımda kasabanın hatırı sayılır insanlarından biri olacağım.' diye düşünüyorken bir gürültü kopmuş ve dünyada daha önce hiç karşılaşmadığı yüzlere orada rastlamış.

Gelen melekler aralarında konuşuyorlarmış: 'Bu ölü olan zaten elimizde. Onu istediğimiz vakit hesaba çekebiliriz. İlk önce şu canlı olandan başlayalım.'

Adam tir tir titriyorken başlamış melekler art arda sorular sormaya: 'Söyle bakalım ey falan oğlu filan. Küfenin ipini nereden buldun? Satın aldıysan ne kadara aldın? Kimden aldın? Aldığın kişiyi dolandırdın mı? Hakiki değerinde mi verdin ücretini?'

Adamın dili dolanıyor sorulan sorulara cevaplar bulmaya çalışıyor ancak, o cevap verdikçe ip ile ilgili bir başka soru ile karşılaşıyormuş.

Gün ağarırken zengin adamın akrabaları gelmiş ve adamı mezardan çıkarmışlar:
- Artık kasabanın sayılı zenginlerindensin. Anlat bakalım bir gece mezarda kalmak nasıl bir duygu?

Hamal:
- Aman, lanet gitsin! İstemiyorum! Bütün mal mülk sizin olsun! Ben bir ipin hesabını sabaha kadar veremedim, o kadar malın hesabını kıyamete kadar veremem herhalde...

Ne kadar seversen sev, bir gün ayrılacaksın.
Ne kadar toplarsan topla, bir gün bırakacaksın.
Ne kadar yaşarsan yaşa, bir gün öleceksin.
Ne yaparsan yap, bir gün hesabını vereceksin.

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Beni Etkileyen Yazılar (16.2.2013 12:02:43)

"Yere düşen ekmeğin üstüne basan insan görmedim ama yere düşen insani tekmeleyen çok kisi gördüm" diyor...

Saygılı olmaktaki kusurlarımızı söyle anlatıyor:

- Birbirimize saygılı olma konusunda 3 tip temel hatamız var...

Avrupa'da yasayan vatandaşımız orada yerlere çöp atmıyor ama Kapıkule'den girer girmez yerlere tükürmeye, çöp atmaya başlıyor. Niye burada böyle yapıyorsun diye sorulduğunda, herkes böyle yapıyor diyor. Kendi fikri olmayan insanin duruma göre hareket etmesidir bu.

İkinci hatamız, adama göre davranmamız. Karşımızdaki adam iri yarıysa, 'Buyur Abi', diyoruz, ufak tefekse, 'Ne var lan!' diyoruz. Oysa ki, insanların onuru birbirine eşittir.

Üçüncü hata, keyfimize göre davranmak. Keyfimiz yerindeyse eve girerken 'Merhaba millet' diyoruz, değilse surat asıyoruz. Oysa keyfimiz yerinde olsun olmasın insanlara saygılı davranmak zorundayız.

Diyorum ki, yerdeki ekmeğe saygılı olma konusunda ülkemde mutabakat var, kimse basamaz, ayağıyla dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara.

Ekmek nimettir kabul, peki insan nimet değil mi?

- Profesör Üstün Dökmen

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:

HIZLI CEVAP (5 Üye Puanı)

Cevap Yazmak İçin Giriş Yapın veya Üye Olun
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin