Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

Dosya İndir

Gelişimi Etkileyen Faktörler


Gelişimi Etkileyen Faktörler
Bölüm:KPSS ve Eğitim Bilimleri Dokümanları
Bu kategoride Gelişimi Etkileyen Faktörler dosyasına benzer başka dokümanlar da bulabilirsiniz. Benzer dosyaları görmek için yukarıdaki KPSS ve Eğitim Bilimleri Dokümanları linkine tıklayabilirsiniz. Emeğe ve emekçiye saygı çerçevesinde dosyayı ekleyene teşekkür edebilir, dosyaya oy verebilir, dosyaya yorum yapabilir ve dosyayı sosyal medya butonları ile facebook ve twitter sayfanızda paylaşabilirsiniz.
Dokümanı indirmek için aşağıdaki hemen indir linkine tıklayabilirsiniz.
Eklenme Tarihi:1.2.2008
Bu doküman şimdiye kadar 205 kez indirilmiş. (Bugün:0 , Bu ay:0)
   Bu dosyaya 18 kişi oy verdi. Oy ortalaması 3


Teşekkür Edenler:İlk siz teşekkür etmek ister misiniz?

Paylaşan
Mustafa Altincik Doküman Arşivi'ni gör. (Sen de Paylaş)
Teşekkür Et Şikayet Et Sitene Ekle



 Word'e Aktar | Yazdır |  Yazıcı Dostu | Okunma:9834 

Gelişimde Kritika

GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

İnsan gelişimi denildiği zaman döllenmeden başlayarak,yaşamın sonuna kadar yer alan süreç anlaşılmaktadır. Araştırmacılar insan gelişimi üzerinde durulmaya başladığı ilk anlardan itibaren araştırmacılar şu soruya yanıt aramışlardır:
Gelişimi doğuştan getirilen özellikler mi belirler,yani gelişimi de önemli olan kalım mıdır?yoksa gelişimde önemli olan geçirilen yaşantılar ve çevresel koşulların,başka bir deyişle öğrenme yaşantılarının niteliği midir?(Erden-Akman,7.Baskı,s.24)

KALITIM

Kalıtımla ilgili kalıtsal özellikleri ana-babadan çocuğa geçişini inceleyen bilime genetik adı verilir. Kalıtımın kişiye aktarılması annenin yumurtası ile babanın spermi birleşerek dölütü(zigot,zygote) oluşturması ile başlar. Bu bireyin yaşamının başlangıcıdır. Yumurta ve sperm kaynaşarak dış bir zarla çevrilmiş olan stoplazma ve içindeki çekirdekten oluşan bir hücreye dönüşür. Çekirdek,ana-babadan,yeni oluşan bireye kalıtım özelliklerini geçiren genetik maddeyi içermektedir.(Morgan ,1995,s.35)
Ana ve babanın her birinden 23’er adet olmak üzere gelen 46 adet kromozom bireyin kalıtımını oluşturur. Kromozomlar görünüşlerine göre X kromozomlar ve Y kromozomlar olarak ifade edilir. Anne ve babadan gelen kromozomların ilk 22 çifti birbirine benzeyen kromozomlardan meydana gelir. 23.çift birbirine benzer olmaya bilir. Buna göre anne ve babanın üreme hücrelerindeki 23’er adet kromozomdan birer tanesi,cinsiyetle ilgilidir. Annenin bir çift kromozomunun iki olup bunlar X kromozomu denilir. Babadan gelen kromozomlarda bazen X, bazen Y kromozomu bulunabilir. Bir başka ifade ile yumurta hücresindeki cinsiyet kromozomu X, sperm hücresindeki cinsiyet kromozomu X ya da Y dir. Şu halde annenin X cinsiyet kromozomu, babadan gelen X kromozomla birleşirse bebeğin cinsiyeti kız(XX),annenin X cinsiyet kromozomu babadan gelen Y kromozomla birleşirse,bebeğin cinsiyeti erkek(XY) olur.


Her kromozomun içinde ana-babadan çocuğa geçecek özellikleri taşıyan sayılar tam olarak bilinmesine rağmen 20000-120000 arasında olduğu tahmin edilen genler vardır. Her bir kromozomda bulunan binlerce gen deoksiribonükloitasit adı verilen ve DNA harfleri ile gösterilen bir kimyasal madde molekülüdür. Molekülün yapısı bir ip merdivenin kıvrılarak helezonlaşmış, çift-spiral biçimini andırır. İkili sarmal olarak ta adlandırılan bu merdiven basamakları rolündeki madde bireyin kalıtımsal özelliklerini belirler. Kalıtımla ilgili bilgilerinin tümü merdiven basamaklarının diziliş biçiminde saklıdır. Yani organların oluşumu,diğer genlerin düzenlenmesi DNA tarafından yönlendirir. DNA’ yı oluşturan kimyasal maddeler hücrenin içinde serbest biçimde yüzer ve kusursuz bir düzende bir araya gelirler. DNA hücrenin ortasındaki kromozom adı verilen 46 tane çok uzun ve çok ince iplikçiğin içindedir. Bu iplikçiler o kadar incedir ki onları elektron mikroskobunun yardımıyla bile görülemez.(Balkwil,1999 s.4)


DNA dünya üzerindeki bütün canlı varlıkların özelliklerini belirleyen olağan üstü bir kimyasal maddedir. Bu maddenin içeriğini sırasıyla Adenin (A), Timin (T), Sitozin(C), Guanin (G) adı verilen bazlardan oluşur. Her bir aşamamın tamamlanması için bir baz çiftti belirli bir kombinasyonda eşleşir .T her zaman A ile, A da her zaman T il eşleşir. Buna karşılık C her zaman G ile ,g de her zaman C ile eşleşir. Bu eşleşme DNA’nın kendini kopyalama işleminde önemli bir rol oynar. DNA kopyalama işlemi için hazır olduğunda ayrılır ve iki iplikçiğe bölünür. Serbest halde bulunan nükleotidler bölünmüş iplikçiklere bağlanırlar ve böylece birincisinin aynı iki DNA molekülü yapılmış olur(Aronson,1998.s. 13)


Döllenen yumurtadan başlamak üzere insan büyümesinin her bir organını nasıl gelişeceğine ve yaşamanın ilk anından ölünceye kadar her bir aşamada ne gibi özellikler göstereceğine dair bilgiler genlerde depolanmıştır. Genel, saçımızın, gözümüzün, cildimizin rengini, kemiklerimizin uzunluğunu, kısacası bedenimizin tüm fiziksel yapısını belirler. (Cüceloğlu. 1997. s.90 )


Genlerde, kromozomlar gibi çift çift birleşirler. Genlerin bazıları başat(dominant),bazıları ise çekiniktir.(recessive) Başat genler,çekinik genlere üstün gelerek taşıdıkları özelliği dölüte geçirirler. Başat gen çocuğa,anadan geliyorsa ananın,babadan geliyorsa babanın özelliğini taşır. Göz rengi,renk körlüğü,saç dökülmesi gibi bazı özellikler başat genlerle çocuğa geçer.(Başaran,1997 s.34)


Kısaca; kromozomların meydana getirdiği genler organizmanın tüm özelliklerini ve yapısını belirler. Bunlara kalıtsal özellikler denir. Bireyin çevresi ile etkileşimi ile anında kazandığı alışkanlıklar ve kişilik özellikleri ise kazanılmış özelliklerdir. Bireyin yaşamı boyunca kazandığı bu özellikler kalıtım yoluyla geçmez.


Gelişimde kalıtımın etkisinin daha fazla olduğunu savunan Goddard bir araştırmasında:
Goddard,arşivlerden de yararlanarak,Kallikak ailesinin kuşaklar boyunca izlemiştir. Goddard’ın araştırma yapmak için bu ailenin kuşaklar boyunca izlemiştir. Goddard‘ın araştırma yapmak için bu aileyi seçmesinin nedeni, baba Kallikak ‘ın birlikte olduğu kadınların nitelikleri idi.
Baba Kallikak, farklı niteliklere sahip iki kadınla kurduğu ilişkiyle,birbirinden çok farklı nitelikler sahip iki kuşağın oluşmasına yol açmıştı. İzlenen ilk kuşak, baba Kallikak’ın akıllı,iyi yetişmiş bir kadınla olan evliliğinden olan toplam 446 torunluk bir kuşaktı. Bu kuşakta çok sayıda doktor,avukat gibi toplumca saygın olarak kabul edilen mesleklerden kişiler bulunmaktadır. Torunların hemen hepsi toplumda iyi bir yere sahip görünmekte idi. Kallikak ‘ın ,toplum içinde pek iyi olmayan ve düşük zekalı bir başka kadınla beraberliğinden olan 480 torunlu ikinci kuşakta ise; tam tersi bir görünüm ile karşılaşılmaktaydı. İkinci kuşağın eğitim düzeyi de birinci kuşağa oranla çok düşüktü.
Goddard, iki kuşak arasındaki bu dramatik farklılığı tümüyle kalıtımın etkisine bağlamaktadır. İyi anneden gelen çocukların olumlu, kötü anneden gelen çocukların olumsuz özelliklere sahip olduğunu öne sürerek; araştırmasını kalıtımlın gelişimdeki önemli rolünü ortaya koyan güçlü bir kanıt olarak göstermektedir.(Erden-Akman. 7.baskı s.25)

ÇEVRE
Çocuğun gelişimini çevre denilen faktör çeşitli yönlerden etkilenmektedir. Çevre, doğum öncesinden ,yani zigot aşamasından başlayarak doğum sırası ve sonrası olmak üzere üç aşamada incelenir. Zigot(döllenmiş yumurta) ana rahminin içinde uygun bir çevre ortamında yaşar. milyonlarca defa bölünen ve bölünerek çoğalan dölüt, embriyo ve fetüs dönemlerinde uygun bir çevrede yaşamak zorundadır. Bütün bu aşamaların düzenli ve kesintisiz devam edebilmesi için annenin bedensel sağlığının yerinde olması gerekir. Yani organizmanın yaşansal faaliyetini devam ettirebilmesi için annenin sağlıklı olması gerekir. Örneğin; annenin hamileliği sırasında ateşli hastalıklar,alkol,sigara,uyuşturucu kullanması,mutsuz bir yaşam sürmesi,aşırı yorgunluk,radyasyon veya kaza geçirmesi organizmayı büyük ölçüde etkilemektedir. Ancak annenin hamileliği döneminde düşünceleri ve duyguları organizmayı etkilememektedir. Örneğin ;anne ayva yediğinde ,bebeğin gamzeli olacağını, elma yiyince , bebeğin kırmızı yanaklı olacağı asılsızdır. Kısacası annenin hamileliği sırasında gördüğü şeyler organizmayı hiç etkilemez. Doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalması bebeğin gelişiminde olumsuz çevresel etkiler olarak görülmektedir. Doğum sonrası bebeğin dış uyarıcıları ise;bebeğin içinde yaşadığı ve bebeği etkileyen canlı ve cansız varlıklardır. Bebeğin biyolojik yapısının gelişimi çevredeki uyarılara bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Bebek,aile ,okul,iklim ve benzeri toplumsal kurumların sosyo-kültürel olanakları içinde yaşamını sürdürür. Dış çevre uyarıcılarının norm ve değerleri bebeğin gelişimine negatif ve pozitif yönde etkide bulunabilir. Çevredeki koşulların yetersiz olması da bebeğin yeterli gelişmeyeceğini göstermektedir. Çevresel etmenlerin her birey üzerinde farklılık gösterir . Çevre değişkenlerine bağlı olarak bebeğin farklılaşacağı unutulmamalıdır. Çevre değişkenlerinin en önemlisi ise ailedir. Bebek yaşamının büyük bölümünü ailesinin yanında sürdürür. Bu bağlamda ailenin daha ayrıntılı olarak ele alınması gereklidir.

 

 

Not:Üniversite notlarından derlenmiştir.

http://www.sinifogretmeniyiz.biz, Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi

 

 Dönemler

GELİŞİMİN KRİTİK DÖNEMLERİ
Çocuklar,bazı gelişim dönemlerinde ve yaşlarda belli tür öğrenmelere karşı yüksek duyarlılık gösterme eğilimindedirler.Çevre etkilerine karşı daha duyarlıdırlar ve çevrede düzenlenen öğrenme yaşantılarını diğer dönemlerden daha hızlı kazanabilirler.Psikologlar bu döneme kritik gelişim dönemleri adını vermektedirler.(Oyama,1979)Ana-baba ve öğretmenler,çocukların üst düzeyde gelişimlerini sağlamak istiyorlarsa,bu kritik gelişim dönemlerinde,çocukların belirli yaşantıları geçirmeleri için olanaklar hazırlamalıdırlar.Örneğin;çocukların başkalarıyla yakın ilişkiler kurabilmesi için bebeklere yakın,sevecen,sıcak davranılmalıdır.Bu şansı,bebeklere sağlamadaki gecikme,en fazla altı ayı geçtiği taktirde,okul yıllarında sosyal ilişkiler geliştirme yeteneği zayıflayabilir. (Bowlby,1965)


Burada can alıcı nokta zamanlamadır.Eğer öğrencilere yaşamlarının belirli zamanlarında öğrenme fırsatları sağlanmamışsa gelişim ya yavaşlayabilir ya da tamamen durabilir.Bir çok psikologa göre okul öncesi yılları psıko-sosyal gelişim için olduğu kadar zihin ve dil gelişimleri için de kritik gelişim dönemidir.Bu nedenle,özellikle sosyo- kültürel açıdan geri olan çevrelerde yaşayan çocukların bu dezavantajını gidermek için erken yönlendirici programların uygulanması gerekmektedir.Aksi taktirde çocuklar çok önemli bazı,yaşantıları zamanında kazanamayacaklarından dolayı yaşıtlarından daha geride görünebilirler.


(Senemoğlu,Nuray,Gelişim Öğrenme ve Öğretim,S14,Gazi Kitapevi,Ankara,2001)
İlk yıllarda gelişim çok önemlidir. Bunu ilk kez Freud kişilik uyumsuzluğuna ilişkin çalışmalarında ortaya koymuştur. Freud birçok kişilik uyum bozukluğu gösteren kişilerin çocukluk yıllarında başarısız deneyimlere sahip olduğunu saptamıştır.Erikson ise bu devreyi güven evresi olarak değerlendirir.


Knobloch ve Pasamanich 1974 yılında gerçekleştirdikleri, yaşamın ilk beş yılını kapsayan model gelişime ilginç bir yorum getirmektedir. Beş davranışın sağlıklı bir gelişim için bütünleşmesi gerektiğini söylerler.

Bunlar:
1.Algı,duygu hareket tepkileri ve göz el koordinasyonu içeren uyum,
2.Başın dengesi oturma, ayakta durma, emekleme ve yürümeyi içeren tüm motor davranışlar,
3. Objeleri el ve parmakları kullanarak yakalama ve kavramayı içeren motor davranış,
4.Cümleler, yüz ifadeleri,mimik ve sözcüklerle kavrayış içeren dil faaliyeti,
5.Beslenme becerisi,tuvalet eğitimi,bağımsızlık ve işbirliğini içeren kişisel-sosyal davranıştır.
Knobloch ve Pasamanich, Arnold Gesell’in çalışma ve ölçümlerini geliştirerek, gelişimin ilk beş yılında bazı kritik yaşların varlığını savunmuşlardır.Bu kritik ay ve yaşlar şöyle özetlenir.


_Birinci yılın ilk üç ayında,bebekler göz kürelerinin hareketini sağlayan”oculomotor “kaslarının kontrolünü kazanırlar.Dört haftalık yeni doğan, başının üstünde asılı duran bir objeyi hemen fark etmez ,ama obje,çocuğun görme çizgisi üzerinde hareket ettirilirse çocuk onu sınırlı bir alan içinde baş ve göz hareketleriyle izler.
İlk yılın ikinci çeyreğini oluşturan 18.ve 28 haftalarda başı ve bedenin üst kısmını destekleyen kaslarla,el ve kolların hareketini sağlayan kasların kontrolü kazanılır.Bebek,yastıklarla desteklenmiş olarak oturmaktan hoşlanır ve başını destek olmadan dik tutabilir,bir objeye uzatabilir.


İlk yılın üçüncü çeyreği olan 28.ve 40. haftalar arasında,gövde ve parmaklardaki kontrolün geliştiği görülür. Çocuğun bu evrede başparmağını kullanabilmesi yakalama becerisini geliştirir.


40.ve 52.haftalar arasında,çocukların bacaklarıyla ayaklarını kontrol edebildikleri ve bu evrede destekle ayakta durup yürüyebildikleri görülür.Bacaklar gövdeyi taşıyacak kadar kuvvetlidir,ama vücuttaki denge zayıftır.Çocuk rahatça oturabilir,vücudunu döndürebilir ve düşmeden bir yana eğilebilir.Yüzükoyun yatarken oturabilir,yerde sürünerek ilerleyebilir ya da emekleyebilir.


İkinci yılda koşma ve yürüme gelişir,çocuklar küçük ve büyük tuvaletlerini kontrol etmeyi başarırlar.Konuşmaya başlarlar ve kişisel kimliğe sahip olmak isterler.
İki ve üç yaşlarında çocuklar,dili bir düşünce aracı olarak kullanabilirler.
Dördüncü yılda çocuklar gerek kişisel yaşamlarında,gerekse ev ortamlarında daha bağımsız olmaya başlarlar.dört yaş çocuğunun motor davranışı daha mükemmelleşmiş,her hareket tek başına yapılabilir hale gelmiştir.
Beşinci yılda motor kontrolü olgunlaşmış dil oldukça yeterli bir biçimde ifade edilebilir hale gelmiş ve sosyal uyum görülmeye başlamıştır.Çocuğun hareketleri gelişmiş,dengesi kusursuz hale gelmiştir.
(Yavuzer,Haluk,Çocuk Psikolojisi,ss 39 ,40,41,Remzi kitabevi,İstanbul,2001)
Ayrıca ilk çocuklukta iki buçuk ve beş yaş kritik dönemlerdir.İki buçuk yaş dönemi bir geçiş dönemidir.2,5 yaş dönemi bir dönüm noktası ve sinir döneminin gelişiminde bir ara dönemidir.2,5 yaş dönemi çocuğunun dengesi tam değildir.En önemli özellik farklı kutuplar arasında yalpalamadır.sonuç olarak bu yaş bir aykırılık ve dengesizlik yaşıdır.
5 yaş çocuğunun dönemi bir olgunluk dönemidir.5 yaş çocuğu 4 yaş çocuğundan değişiktir. 4 yaş çocuğu değişkenlere kaypaktır.5 yaş çocuğu ise olgun bir yapıdadır.Kısaca 5yaş çocuğu kendi kendine yeter,sosyaldir,kendinden emindir,şekilci ve uyumludur,rahat ve ciddidir,dikkatli ve kararlıdır.Nazik bir dosttur.3 yaş çocuğunun gelişmiş biçimidir.


Son çocuklukta ise 6 ve 10 yaştır.6 yaşında çocuk 2,5 yaşının olumsuzluklarını gösterir.değişken yaştır.Bedensel ve patolojik değişmeler dikkat çeker.
10 yaşında düzenli huzurlu ve elde edilen bilgilerin özümlendiği toplandığı,dengelendiği ara evredir.10yaş çocuğunun günlük ğereksimine duygusal yaşamına sosyal gelişimine dikkat edilmelidir.

 

Not:Üniversite notlarından derlenmiştir.

http://www.sinifogretmeniyiz.biz, Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR