Eğitim-Bir-Sen, ‘Eğitime Bakış 2018’ raporunu yayınladı. Raporda, ulusal ve uluslararası kurumların güncek verileriyle Türkiye’de eğitim değerlendirildi. Buna göre 2018-2019 eğitim yılının sonunda kapatılacak temel liselerle ilgili MEB ‘bir an önce’ bir politika ortaya koymalı. Okul müdürleri ve öğretmenleri güçlendirecek bir yetki devri reformu yapılmalı. Okul öncesinde somut altyapı adımları atılmalı. Okullar öğle yemeği gelmeli. Kadın yöneticiler desteklenmeli. Rapordan öne çıkan tespitler şöyle:
TEMEL LİSELERİN GELECEĞİ BELİRSİZ
Temel liselerin 2018-2019 öğretim yılı sonunda kapatılacağı yönetmelikte belirtilmiş olmasına rağmen mevcut durumda bu kurumların büyük bir çoğunluğunun özel okul koşullarını sağlamadığı biliniyor. Temel liselerdeki öğretmen sayısı 20 binin ve öğrenci sayısı ise 200 binin üzerinde. Hatta 9 ve 10’uncu sınıflardaki öğrenci sayısı geçmiş yıllara göre arttı. Bu gelişmeler dikkate alındığında, Bakanlığın temel liselere ilişkin öngördüğü politikaları bir an önce belirlemesi ve kamuoyu ile paylaşması gerekiyor.
MERKEZİ SINAVLARDA DÜŞÜK ORTALAMALAR İNCELENMELİ
Yükseköğretime geçiş sınavları olan AYT ve TYT net ortalamalarının oldukça düşük. Bundan dolayı MEB, ÖSYM ve YÖK net ortalamalarının düşük olmasının nedenleri konusunda araştırmalar yapmalı. MEB, öğrencilerin temel bilgi ve becerileri elde etmesini sağlayacak etkin telafi mekanizmaları kurmalı. Öğrencilerin temel bilgi ve becerileri elde ettikten sonra sistemden mezun olmalarını sağlamalı.
TECRÜBELİ ÖĞRETMENLER İÇİN PROFESYONEL GELİŞİM
Gittikçe daha tecrübeli ve artan yaş ortalamasına sahip bir öğretmen topluluğuna sahip olacak Türkiye, bu öğretmenlere yönelik yeni bir profesyonel gelişim politikası geliştirmeli.
KADIN YÖNETİCİLERİN SAYISI ARTMALI
Mevcut eğitim kurumu yöneticilerinin sadece beşte birinin kadın. Önümüzdeki yıllarda daha çok kadın öğretmenin yönetici olarak görev yapabilmesi için şimdiden tedbirler alınmalı. Kadın öğretmenlerin iller ve bölgeler bazında daha dengeli dağılımını özendirecek politika tedbirleri ortaya konmalı.
OKUL YAPISI ÇOK GÜÇSÜZ
Türkiye, OECD ülkeleri arasında en katı merkeziyetçi eğitim sistemine ve dolayısıyla en güçsüz okul yapısına sahip ülke. Türkiye’deki aşırı merkeziyetçi idare anlayışı, okul müdürlerinin ve öğretmenlerin yetkilerini oldukça kısıtlıyor. Eğitim sisteminde verimliliği artırmak ve daha kaliteli bir eğitim sunabilmek için, okul müdürleri ve öğretmenleri güçlendirecek bir yetki devri reformu yapılmalı.
ÖĞRENCİ BAŞINA YAPILAN HARCAMA DÜŞÜK
Türkiye’de farklı kademelerde öğrenci başına yapılan harcamaların miktarı zaman içinde artmasına rağmen, OECD ülkeleri arasında öğrenci başına en az harcama yapan ve milli gelire oranla en az kaynak artıran ülke, Türkiye. Genç nüfusa daha kaliteli bir eğitim sunabilmesi için eğitime ayrılan bütçe artırılmalı ve öğrenci başına yapılan harcama miktarı 10 bin TL’ler civarına yükseltilmeli.
ÖĞLE YEMEĞİ GELMELİ
Türkiye OECD ülkeleri arasında yan hizmetler kapsamında ele alınan yemek, ulaşım ve öğrenci sağlığı hizmetlerini kapsayan öğrenci refahı harcamasına en az kaynak ayıran ülkelerden biri. Birçok ülkede uygulanan okul çocuklarına yönelik öğle yemeği programı Türkiye’de yok. Özellikle tam gün eğitim yapan ilkokullarda aileler ve çocuklar için öğle yemeği önemli bir sorun. Bu dezavantajlı aileler için çok daha büyük bir problem. Bundan dolayı okul yemeği uygulamasının en kısa sürede başlatılması gerekiyor.
OKUL ÖNCESİ İÇİN SOMUT ALTYAPI ADIMLARI ATILMALI
5 yaş grubunda okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi yerine okul öncesi eğitime erişim ve katılımın önündeki engellerin kaldırılması için gerekli alt yapı eksikliklerinin giderilmesine yönelik somut adımlar atılmalı. OECD ülkelerinin birçoğunda okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamında olmadığı halde 5 yaş grubu okullaşma oranı yüzde 95.
YÜZYÜZE EĞİTİM KAPASİTESİ ARTMALI
Açıköğretim sistemi başarısız öğrencilerin yerleştirildiği bir okul türü olmaktan çıkarılmalı ve yüz yüze eğitim kapasitesini arttırmaya yönelik politikalar geliştirilmeli.
KPSS’YE DİKKAT
Halen 400 binler bandında olan KPSS eğitim bilimleri testine giren aday sayısının önümüzdeki yıllarda 600-800 binlere doğru hızla artacağı dikkate alındığında, öğretmen arz ve talebi arasındaki uyumsuzluğu giderecek politikalar üretilmeli.