SORULAR: 5.sınıf - Türkçe - [Tüm Sorular]
Araştırmalar, Türkiye’de basılı kitap sayısının her geçen gün arttığını gösteriyor. Örneğin 2008 yılında 32 bin kitap basılmışken 2014 yılında bu sayı 50 bini aştı. Basılı kitap sayısı artıyor ancak kitap okuma oranları yükselmiyor. Araştırma sonuçları, Türk insanının kitap okumaya günde sadece 1 dakika ayırdığını gösteriyor. Buna karşılık TV izlemeye ortalama 6 saat, internete 3 saat ayırıyor. Türkiye’deki okuyucuların tercih ettikleri kitap türlerine göre oranı ise şöyledir: Yüzde 55’i aşk, yüzde 25’i siyaset, yüzde 13’ü düşünce, yüzde 7’si kişisel gelişim kitapları okuyor. | 21) Bu parçaya göre Türkiye’deki okuyucuların tercih ettikleri kitap türlerine göre oranı aşağıdaki grafiklerin hangisinde doğru gösterilmiştir?
A) B) C) D) |
| 22) Bu karikatürde verilmek istenen mesaj aşağıdakilerden hangisidir?
A) Küresel ısınma konusunda önlem alınmazsa dünya yaşanmaz hâle gelecek. B) nsanlar, hayvanları korumak için daha fazla çaba göstermelidir. C) İnsanların kutuplarda yaşaması mümkün değildir. D) Birlik ve beraberlik duygusu içinde yaşayan insanlar her yerde mutlu olur.
|
| Bu grafikte Esra’nın bir gün içinde yaptıklarına ayırdığı zaman oranları gösterilmiştir. | 23) Buna göre aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Ailesiyle, arkadaşlarıyla geçirdiğinden daha fazla zaman geçirmektedir. B) En çok, uykuya zaman ayırmaktadır. C) Kitap okumaya bilgisayardan daha az zaman ayırmaktadır. D) Televizyon izlemeye ve bilgisayara ayırdığı zaman eşittir.
|
24) Aşağıdakilerden hangisi “Birlikten kuvvet doğar.” atasözüyle ilgili değildir?
A) B) C) D) |
Mehmet, “Türkiyeʼnin Doğal Güzellikleri” konulu bir ödev hazırlayacaktır | 25) Mehmet, bu ödevde aşağıdaki görsellerden hangisini kullanabilir?
A) B) C) D) |
Fatih, Büşra, Sinan ve Ayşe adlı kişilerden her biri Antalya, Erzurum, Konya ve İstanbul şehirlerinden birine seyahat etmişlerdir. Her biri, seyahat ederken uçak, tren ve otobüsten herhangi birini kullanmıştır. Bu kişilerin gideceği şehirler ve giderken kullanacakları araçlarla ilgili bilinenler şunlardır: • İki kişi uçakla yolculuk etmiştir. • Sinan Konya’ya trenle gitmiştir. • Bayanlardan biri, İstanbul’a otobüsle gitmiştir. • Büşra Erzurum’a gitmiştir. | 26) Bu metinde anlatılanlar aşağıdaki tabloların hangisinde doğru gösterilmiştir?
A) B) C) D) |
Roman ve hikâyeler, olay üzerine kurulan yazı türlerindendir. Bu nedenle benzer yönleri vardır. Her ikisinde de gerçek veya gerçeğe yakın olayların anlatılması bu benzer yönlerden biridir. Ancak farklı yönleri daha fazladır. Hikâye, kısa ve orta uzunlukta olur; roman ise uzundur. Hikâyede kişi sayısı azdır, romanda fazladır. Hikâye, her zaman tek bir olay üzerine kurulur; romanda ise olaylar zinciri vardır. | 27) Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır. B) Bilgilendirici bir metindir. C) Örneklemeye başvurulmuştur. D) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
|
Değirmenci, ülkenin kralına kızının on parmağında on marifet olduğunu, her işi yapabileceğini söylemiş. Kral, genç kızdan bir oda dolusu samanı altın ipliğe dönüştürmesini istemiş. Genç kızın etekleri tutuşmuş. Ne yapacağını bilememiş ve ağlamaya başlamış. Gece yarısına doğru odanın duvarı bir kapı gibi açılmış ve içinden bir cüce çıkmış. Genç kız çok korkmuş. Cüce, “Benden korkmana gerek yok.” deyince kız, ona yaşadıklarını anlatmış. Cüce “O iş çok kolay, ben samanları altın ipe çevirebilirim.” demiş ve başlamış çalışmaya. Kızcağız, cücenin yaptıklarını hayretle izliyormuş. Çünkü o, eline aldığı samanı anında altın ipe dönüştürüyormuş. Kısa sürede tüm samanı altın ipe dönüştürmeyi başarmış. Genç bir çocuk, ineğiyle pazara giderken yolda tuhaf bir adama rastlamış. Adam, “Bak çocuğum, bana bu ineği verirsen karşılığında sana fasulye taneleri veririm.” demiş. “Fasulye tanesi mi?” demiş çocuk şaşkınlıkla.” “Ama bunlar sihirli.” demiş adam. Bunu duyan çocuk, fasulyeler karşılığında ineğini vererek eve dönmüş. Durumu annesine anlatmış. Annesi ona çok kızmış. Fasulye tanelerini dışarı fırlatmış. Çocuk, sabah olunca gözlerine inanamamış çünkü dışarıda sihirli bir fasulyenin hızla büyüdüğünü görmüş. Hemen pencereden sarkıp sihirli fasulyeye tutunmuş ve tırmanmaya başlamış. Biraz sonra kendini, garip bir ülkede bulmuş. | 28) Aşağıdakilerden hangisi bu metinlerin ortak özelliklerinden biri değildir?
A) Benzetmeden yararlanılması B) Deyim kullanılması C) Olağanüstü olaylara yer verilmesi D) Hikâye edici metin olması
|
İtfaiye görevlileri merdivenle Cem’i ve kedisini kurtardılar. Cem, itfaiye merdiveninin ucundaki kutuya hayran kaldı. Onu lunaparktaki çarpışan arabalara benzetti. Ama bu, uçan bir arabaydı. Cem’in korkusu gitmişti. Uçan bir arabadan aşağıyı seyretmek çok güzeldi. Aşağıdaki kalabalığı gördü. Herkes kendisine bakıyordu. | 29) Bu metinle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Olay yazısından alınmıştır B) Üçüncü kişi ağzından anlatılmıştır. C) Zaman belli değildir. D) Kişileştirme yapılmıştır.
|
Zeynep, hava karardıktan sonra gökyüzünü izlemeyi seviyordu. Akşamları Ay ve yüzlerce yıldız havayı aydınlatıyor, gökyüzünü süslüyordu. Ay’ın, Dünya’nın tek doğal uydusu olduğunu önceden öğrenmişti. Öğretmeni, her akşam Ay’a bakmalarını ve nasıl göründüğünü not almalarını istedikten sonra daha dikkatli incelemeye başladı gökyüzünü. Resim defterine her akşam Ay’ın şeklini çizmeye başladı. Ay, ilk gün bembeyaz ve yuvarlaktı. Bir hafta sonra Ay’ın yarısının olmadığını fark etti. Sonraki hafta, Ay’ı hiç göremedi. Nihayet birkaç gün sonra Ay tekrar göründü. Bu kez Türk bayrağındaki gibiydi. Bu durum Zeynep’in, kendisini gururlu hissetmesine neden oldu. Birkaç gün sonra Ay tekrar yarım oldu ama öncekinden farklıydı. Bir zamanlar zengin bir tüccar varmış. Parasını nerede kullanacağını gayet iyi bilen bu tüccar hastalanmış ve bütün mirasını oğluna bırakmış. Tüccarın oğlu parayı har vurup harman savurmaya başlamış. Böyle olunca serveti kısa zamanda suyunu çekmiş. Arkadaşları da birer birer uzaklaşmışlar çevresinden. Sadece iyi yürekli bir arkadaşı ona eski bir sandık yollamış ve “Pılını pırtını bunun içine koyarsın!” demiş. Fakat onun, sandığa koyacak hiçbir şeyi yokmuş. Bu yüzden kendisi girip oturmuş sandığın içine. Ama bu sandık, herkesin bildiği sandıklardan değilmiş. Kilidine dokunur dokunmaz uçmaya başlıyormuş. Tüccarın oğlu kilide parmağını basınca sandık, evin bacasından fırlayıp havalanmış ve bulutların arasında ilerlemeye başlamış. | 30) Bu iki metnin ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Olağanüstü olaylara yer verilmesi B) Anlatımın III. kişi ağzından yapılması C) Masal türünde yazılması D) İkilemelerden yararlanılması
|
Koskocaman adamdı. Çocukluğunda hayalini kurduğu mavi bisiklete ancak şimdi, bu soğuk eylül sabahında sahip olabilmişti. Gözleri daldı. Bir süre çocukluğunu düşündü ve hüzünlendi. | 31) Bu parçada aşağıdaki hikâye unsurlarından hangisine yer verilmemiştir?
A) Şahıs B) Zaman C) Olay D) Mekân |
Ufaklık, denizaltının cam kapağını kaldırdı. Kapağın üzerindeki suların denize düşerken çıkardığı ses büyüleyiciydi. Çevresinde tuhaf kokulu ama solunabilir bir hava vardı. Denizaltıyı, iskele özelliği kazandırılmış bir kıyıya yanaştırdı. Bir süre, oturduğu yerden çevreyi araştırıp dinledi. Bir tehlike bulunmadığına karar verdi. Çevik bir hareketle karaya sıçradı. Denizaltının kapağını uzaktan kumandayla kapattıktan sonra onu suyun birkaç metre derinliğinde beklemeye aldı. | 32) Bu parçanın dil ve anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Betimlemeden yararlanılmıştır. B) Olay üçüncü kişi ağzından anlatılmıştır. C) Farklı duyularla ilgili ayrıntılara yer verilmiştir. D) Benzetme yapılmıştır.
|
33) Aşağıdakilerin hangisinde olay üçüncü kişinin ağzından anlatılmıştır?
A) Altmış yaşındaki bu saygıdeğer insanın, gayet akıcı ve düzgün bir Türkçe ile konuşmasına hayran kalmıştım. Ayrıca on dört dil bildiğini öğrenince büsbütün şaşırmıştım. B) Buradan töreni bütün ayrıntılarıyla görebildiğimiz hâlde salondakilerin bizi görmeleri mümkün değildi. Avrupa saraylarının hepsini gezdim fakat hiçbirinde şu anda bulunduğumuz oda benzeri bir yapı görmedim. C) Trenin hareket saatine henüz vakit vardı. Pencereden perondaki kalabalığı seyrediyordum. Aralarında tanıdığım insanlar olup olmadığını kontrol ettim. O sırada bir çift gözün bana baktığını gördüm. D) Merdivenleri pek hızlı çıkmıştı, kapı önüne gelince birden durdu. Kalbinin hızlı hızlı çarptığını duyar gibiydi. Sonra kapıyı açıp içeri girdi. Yerde bir mektup vardı, tedirgin bir şekilde eğilip mektubu aldı.
|
Ben lezzetli bir şeftaliydim. Cildim ütülenmiş gibi dümdüz ve incecikti. Yanaklarıma gelince onlar sarıdan pembeye dönmüş ve kızarmıştı. Sabahın taze çiğ damlaları henüz yıkanmışım gibi kabuğumun üstündeydi. İçimdeki iri çekirdek yeni bir şeftali ağacının tohumu olmayı düşleyip duruyordu. | 34) Bu parça ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kurguya dayalı bir metindir. B) İkilemelere yer verilmiştir. C) Konuşturma sanatından yararlanılmıştır. D) Betimleyici anlatıma başvurulmuştur.
|
Tosun Bey dışarı çıkıp aceleyle atını değiştirdi. Padişahın otağını tek başına arayacaktı. Güneş batmış, hava kararmaya başlamıştı. Köpüren derelerden geçti. Orman yollarına girdi. Tepelere çıktı. Dört yana naralar savurdu. Sesinin yankılarından başka bir karşılık alamadı. Yağmur durmuyordu. “Yarın erkenden çıkar, bulurum.” diyerek geri döndü. Dizgini boş bırakıyor, geldiği yollardan atının içgüdüsüyle dönebiliyordu. | 35) Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki zaman dilimlerinin hangisinde gerçekleşmiştir?
A) Sabah B) Öğle C) Akşam D) Gece |
Kanadalı ünlü astronot Hadfield, 3-5 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenecek olan Türkiye İnovasyon Haftası etkinliklerine katılacak. Hadfield, uzaya giden diğer astronotlardan farklı olarak Uluslararası Uzay İstasyonu’nda bulunduğu süre boyunca birbirinden ilginç aktivitelere imza attı. Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Ekonomi Bakanlığının İstanbul Kongre Merkezinde 3-5 Aralık’ta düzenleyeceği etkinlikler kapsamında, 4 Aralık Cuma günü ‟Geleceğe Yolculuk” konulu bir konferans verecek olan Chris Hadfield, renkli kişiliğiyle büyük hayran kitlesine sahip. Uluslararası Uzay İstasyonundaki görevi süresince sergilediği etkinliklerle birçok unvana layık görülen ünlü astronot, Kanada’da ‟Uzayın Tadını Çıkaran Adam” olarak biliniyor | 36) Bu metnin türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Masal B) Anı C) Hikâye D) Haber yazısı |
Hikâye edici metinden alınmıştır. III. kişili anlatımdan yararlanılmıştır. Deyimler kullanılmıştır. | 37) Bu özelliklerin bir arada bulunduğu metin aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gemi kaptanları, diğer gemilerden ayrı düşmemek için ellerinden geleni yapıyordu. Havaya kalkıp inen gemiler, artık dalgalara karşı koyacak durumda değildi. Fırtına bizi nereye savurursa oraya savruluyorduk. Karşımızda kayalıklar vardı. Oraya sürüklenen gemilerin sağ çıkması imkânsızdı. Hep bir ağızdan bağırıyor, dua ediyorduk. B) Bahar geldi ya, insanın her zaman, her yerde, herkesle konuşup yârenlik edesi geliyor. İnsan, sevincini de üzüntüsünü de memleketin hâlini de konuşmak, paylaşmak istiyor biriyle. Hele sokakta, dükkânda, çarşı ortasında biriyle ayaküstü girişilen sohbetlerin tadına doyulmuyor. C) Adaya çıkalı beş yıl olmuştu. Bir kış sabahı erkenden uyanan Selkirk, uzaklara doğru baktığında bir an için gözlerine inanamadı. Çünkü açıkta bir gemi demirlemişti. Ertesi sabah, gemi demir alıp yola çıktığında içinde bir yolcu daha vardı. Bu, beş yıldır ilk kez tıraş olmuş ve temiz bir şekilde giyinmiş Selkirk’ti. D) Her türküde derinden derine bir yiğitlik ve özgürlük tutkusunun kıvılcımları sezilir. Yatışmış bir öfkenin, durulmuş bir isyanın hatırası dillenir. Onun içindir ki Ege türküleri, hep bir yüce dağın yamacından söyleniyormuş hissi verir insana. Tok ve rahat, korkusuz ve sıcak bir sesle...
|
38) Aşağıdakilerden hangisi hikâye edici bir metinden alınmamıştır?
A) İpek Yolu’nun önemli duraklarından biri olan Bursa, tarih boyunca oluşturduğu çarşı kültürünü bugün hâlâ yaşatan şehirlerimizden. Pek çok yangınla harap olsa da her seferinde hayata yeniden dönen Kapalı Çarşı, Ulu Cami’nin kuzeyinden başlayıp Koza Han’a kadar uzanıyor. B) Keloğlan ve zavallı anacığı, geçim sıkıntısı içinde yaşıyorlarmış. Bir kuru ekmek, bir parça peynirle günlerce idare ederlermiş. Tarlaları çok verimsizmiş. Üstelik senelerin birinde öyle bir kıtlık olmuş ki bağ bahçeleri hep kurumuş, mısır tarlaları bodur kalmış. C) Tilki ile kedi sohbet ediyorlarmış. Tilki durmadan ne kadar hilekâr ve kurnaz olduğunu anlatıyormuş. Söylediğine göre düşmanları onu alt edemezmiş çünkü pek çok oyun ve hile bilirmiş. Kedi biraz da utanarak “Ben fazla oyun bilmem ki!” demiş. D) Birinci dönem bitmek üzereydi. Elif her günkü gibi okuldan eve dönüyordu. Eve yaklaşmıştı, ana caddeden ayrıldı ama eve gideceği yol kapalıydı. Bu yüzden kimsenin geçmediği ıssız ve kestirme bir yoldan gitmek zorunda kaldı. Yolda bir teyze yavaş yavaş yürüyordu, Elif ona doğru yaklaştı.
|
39) Aşağıdaki metinlerden hangisi yay ayraç içinde verilen türde yazılmamıştır?
A) Tilki çok acıkmış ve bir bağa girmiş. İştah açıcı üzümlerden yiyerek karnını doyurmak istemiş. Ancak o güzelim üzümlere yetişemediği için bir türlü yiyememiş. Bu sefer de ‟Önemli değil canım, nasıl olsa hepsi ekşiydi.” demiş. (Fabl) B) İki çocuk neşeyle alt kamaraya indiler. Dolaplardan ağları ve oltaları alıp hızla yukarı çıktılar. Ufaklık, ağın ucunu denize doğru atarken “Yunus, Yunus...” diye seslendi. (Hikâye) C) Bilinen ilk hesap makinesi abaküstür. Abaküs, ilk kez Atina yakınlarındaki Salamis Adası’nda kullanıldı. Üzerine birçok sütun oyulmuş olan mermer abaküste sayıları, minik çakıl taşları simgeliyordu. (Masal) D) İngiltere’deki Uluslararası Ömür Boyu Yaşam Merkezi, hafızanın müzikle iyileştirilebileceğini tespit etti. Bazı hastalar üzerinde araştırma yapan 50 uzman, ileri seviyede hafıza kaybı olanların bile müziği algılayabildiklerini açıkladı. Bu araştırma, müziğin hafıza üzerindeki olumlu etkisini ilk kez ortaya çıkarmış oldu. (Haber yazısı)
|
Serdar’ın akvaryumunda birbirinden güzel üç tane balık vardı. Serdar bu balıklara gözü gibi bakıyor, hiçbir şeylerini eksik etmiyordu. Bu kadar ilgi ve sevgiye rağmen balıklar çok mutsuzdu. Altın renkli balık, siyah renkli balığa bakıp iç çekiyor ve “Ne güzel bir rengi var, hele uzun siyah kuyruğu, yüzerken ne de güzel dalgalanıyor! Ne olurdu ben de onun gibi simsiyah olsaydım ya da şu kırmızı balık gibi kırmızı olsaydım?” diyordu. Kırmızı renkli balık ise “Ne olurdu ben de geceler kadar kara ya da şu altın renkli balık gibi pırıl pırıl olsaydım?” diye üzülürdü. Siyah renkli balığa gelince o da “Neden kırmızı ya da altın gibi pırıl pırıl değilim?” diye söylenirdi bütün gün. | 40) Bu metinle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Hikâye edici bir metinden alınmıştır. B) Anlatım I. kişi ağzından yapılmıştır. C) Kurgusal unsurlara yer verilmiştir. D) Kişileştirmeden yararlanılmıştır
|
|