SORULAR: 5.sınıf - [Tüm Sorular]
Sanatımızda doğanın önemli bir yer tuttuğunu gösteren pek çok örnek vardır. Bunlardan biri de kuşlar. Kuş motifleri yüzyıllar boyunca mimarimizin ve çeşitli el sanatlarımızın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ayrıca pek çok caminin, türbenin, köprünün dış duvarında taştan kuş evleri yapılmıştır. Bu küçük evlere kuşların yuva yapması sağlanarak hem korunmaları hem de mimarinin yaşayan bir parçası olmaları amaçlanmıştır. | 481) Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Kuş motiflerinin mimaride önemli bir yer tuttuğuna B) Sanat eserlerinde doğadan izler bulunduğuna C) Yapıların dış duvarına yapılan kuş evleriyle kuşların korunmasının da amaçlandığına D) Sanatın gelişmesinde tabiattaki varlıkların önemli bir payı olduğuna
|
Bazı yörelerde yeni evlenen çiftlere “bindallı kilimi” hediye edilir. Kilimin içindeki dörtgen ve altıgenlerden oluşan şekillerin dörtgen motifleri, yeni evlenen çiftlerin anne ve babalarını; altıgen motifleri ise bu çiftlerin çocuklarını, torunlarını ve onlardan gelecek nesilleri simgeler. Kilimin ortasındaki bağlantı motifleri ise iki ailenin birleştiğini gösterir. Böylece yeni evlenen çiftlerin “bin dal” ile hayata kök salacağı vurgulanır. | 482) Bu parçada “bindallı kilimleri”yle ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Kilimde geometrik şekiller kullanıldığına B) Motiflerinin gerçek hayattaki bazı durumları temsil ettiğine C) Motiflerinin yöreden yöreye farklılık gösterdiğine D) Yeni evlenen çiftlere armağan edildiğine
|
Bilimin temeli, bilgidir. “Bilgi”nin yayılması ise ancak kitapla mümkündür. Eskiden kitaplar elle yazılırdı. Bu nedenle kitap okuyanların sayısı çok azdı. Bilgi sınırlı olunca bilimsel gelişmeler de sınırlı kalıyordu. 15. yüzyılın ortalarında matbaa icat edilince bilimde birdenbire büyük bir gelişme oldu. Kitaplar aracılığıyla bilgiler binlerce insana ulaşmaya başladı. Dünya yeni bir aydınlanma çağına girdi. | 483) Bu parçaya göre dünyanın yeni bir aydınlanma çağına girmesinin temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kitapların el yazısıyla çoğaltılmaya başlanması B) nsanlara kitap okuma sevgisinin aşılanması C) Büyük bilim adamlarının yetişmesi D) Matbaanın icat edilmesi
|
Ana dilimizin her sözcüğü bize farklı bir tat verir. “Sevgili, biricik, yeşil, duygu, şiir” sözcükleri ne kadar tatlıdır! “Güç, kuvvet, kudret” sözcüklerinde sanki bir güç gizlidir. “Aslan, kaplan, kartal”da sanki bir yücelik vardır. “Kuş”ta kuşun cıvıltısını, “yılan”da yılanın yerde sürünüşünü, “toprak”ta toprağın katılığını duyarız. “Gülümsemek”te gülümseyişin tatlılığı, “düşünmek”te düşüncenin derinliği var gibidir. Her biri ayrı bir tat, ayrı bir güzelliktir | 484) Bu parçaya getirilebilecek en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sözcüklerin Tadı B) Dil ve Kültür C) Sözcüklerin Anlamları D) Dilin Gelişimi
|
Burası, her tarafında su kanalları bulunan bir ülke. Çünkü ülke topraklarının dörtte biri su seviyesinin altında. Burada çok fazla yel değirmeni var. Bunlar, toprakları su baskınından korumak için kullanılıyor. Yani bizim bildiğimiz gibi buğday ve tahıl öğütmek için değil. Küçük küçük köprüleri ve etraftaki sevimli evleri geçerek yel değirmenlerine ulaşmaya çalışıyoruz. Biz yel değirmenlerine yaklaştıkça değirmenlerin pervaneleri hareketlenmeye başlıyor. Bu bölgenin epey rüzgârlı olduğunu söylemeliyim. Hafif bir uğultu rüzgâra karışıyor | 485) Bu parçada sözü edilen ülkede yel değirmenlerinin kullanım amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Buğday ve tahıl öğütmek B) Su baskınlarını önlemek C) Rüzgârın etkisini azaltmak D) Göletleri kurutmak
|
Günaydın tavuklar, horozlar! Artık memnunum yaşamaktan Sabah erken kalktığım zaman Siz varsınız; Gündüz, işim var, arkadaşlarım, Gece, yıldızlar var, karım var, Günaydın tavuklar, horozlar! | 486) Bu dörtlüğün ana duygusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşama sevinci B) Dostluğa özlem C) Aile sevgisi D) Hayvan sevgis |
Çocuk, oyun oynarken yaşam hakkında pek çok şey öğrenir ve türlü deneyimler kazanır. Özellikle de oyuncaklarını kendisi yaparken ve arkadaşlarıyla paylaşırken yaşamın pek çok ayrıntısını öğrenir. Oyuncaklarını üretirken emeği; arkadaşlarıyla oynarken insan ilişkilerini, insanların karakterini ve sorunlara çözüm bulmayı öğrenir. Dolayısıyla oyun, çocukların yaşamla ilgili tecrübeler kazandığı bir okuldur. | 487) Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Oyun, çocuk eğitiminde en önemli unsurdur. B) Oyun oynamak, çocuğun hayatı tanımasını sağlar C) Oyun, çocuklara paylaşma duygusunu kazandırır. D) Oyuncaklar çocukların güven duygusunu geliştirir.
|
Araştırmalar, Türkiye’de basılı kitap sayısının her geçen gün arttığını gösteriyor. Örneğin 2008 yılında 32 bin kitap basılmışken 2014 yılında bu sayı 50 bini aştı. Basılı kitap sayısı artıyor ancak kitap okuma oranları yükselmiyor. Araştırma sonuçları, Türk insanının kitap okumaya günde sadece 1 dakika ayırdığını gösteriyor. Buna karşılık TV izlemeye ortalama 6 saat, internete 3 saat ayırıyor. Türkiye’deki okuyucuların tercih ettikleri kitap türlerine göre oranı ise şöyledir: Yüzde 55’i aşk, yüzde 25’i siyaset, yüzde 13’ü düşünce, yüzde 7’si kişisel gelişim kitapları okuyor. | 488) Bu parçaya göre Türkiye’deki okuyucuların tercih ettikleri kitap türlerine göre oranı aşağıdaki grafiklerin hangisinde doğru gösterilmiştir?
A) B) C) D) |
| 489) Bu karikatürde verilmek istenen mesaj aşağıdakilerden hangisidir?
A) Küresel ısınma konusunda önlem alınmazsa dünya yaşanmaz hâle gelecek. B) nsanlar, hayvanları korumak için daha fazla çaba göstermelidir. C) İnsanların kutuplarda yaşaması mümkün değildir. D) Birlik ve beraberlik duygusu içinde yaşayan insanlar her yerde mutlu olur.
|
| Bu grafikte Esra’nın bir gün içinde yaptıklarına ayırdığı zaman oranları gösterilmiştir. | 490) Buna göre aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Ailesiyle, arkadaşlarıyla geçirdiğinden daha fazla zaman geçirmektedir. B) En çok, uykuya zaman ayırmaktadır. C) Kitap okumaya bilgisayardan daha az zaman ayırmaktadır. D) Televizyon izlemeye ve bilgisayara ayırdığı zaman eşittir.
|
491) Aşağıdakilerden hangisi “Birlikten kuvvet doğar.” atasözüyle ilgili değildir?
A) B) C) D) |
Mehmet, “Türkiyeʼnin Doğal Güzellikleri” konulu bir ödev hazırlayacaktır | 492) Mehmet, bu ödevde aşağıdaki görsellerden hangisini kullanabilir?
A) B) C) D) |
Fatih, Büşra, Sinan ve Ayşe adlı kişilerden her biri Antalya, Erzurum, Konya ve İstanbul şehirlerinden birine seyahat etmişlerdir. Her biri, seyahat ederken uçak, tren ve otobüsten herhangi birini kullanmıştır. Bu kişilerin gideceği şehirler ve giderken kullanacakları araçlarla ilgili bilinenler şunlardır: • İki kişi uçakla yolculuk etmiştir. • Sinan Konya’ya trenle gitmiştir. • Bayanlardan biri, İstanbul’a otobüsle gitmiştir. • Büşra Erzurum’a gitmiştir. | 493) Bu metinde anlatılanlar aşağıdaki tabloların hangisinde doğru gösterilmiştir?
A) B) C) D) |
Roman ve hikâyeler, olay üzerine kurulan yazı türlerindendir. Bu nedenle benzer yönleri vardır. Her ikisinde de gerçek veya gerçeğe yakın olayların anlatılması bu benzer yönlerden biridir. Ancak farklı yönleri daha fazladır. Hikâye, kısa ve orta uzunlukta olur; roman ise uzundur. Hikâyede kişi sayısı azdır, romanda fazladır. Hikâye, her zaman tek bir olay üzerine kurulur; romanda ise olaylar zinciri vardır. | 494) Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır. B) Bilgilendirici bir metindir. C) Örneklemeye başvurulmuştur. D) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
|
Değirmenci, ülkenin kralına kızının on parmağında on marifet olduğunu, her işi yapabileceğini söylemiş. Kral, genç kızdan bir oda dolusu samanı altın ipliğe dönüştürmesini istemiş. Genç kızın etekleri tutuşmuş. Ne yapacağını bilememiş ve ağlamaya başlamış. Gece yarısına doğru odanın duvarı bir kapı gibi açılmış ve içinden bir cüce çıkmış. Genç kız çok korkmuş. Cüce, “Benden korkmana gerek yok.” deyince kız, ona yaşadıklarını anlatmış. Cüce “O iş çok kolay, ben samanları altın ipe çevirebilirim.” demiş ve başlamış çalışmaya. Kızcağız, cücenin yaptıklarını hayretle izliyormuş. Çünkü o, eline aldığı samanı anında altın ipe dönüştürüyormuş. Kısa sürede tüm samanı altın ipe dönüştürmeyi başarmış. Genç bir çocuk, ineğiyle pazara giderken yolda tuhaf bir adama rastlamış. Adam, “Bak çocuğum, bana bu ineği verirsen karşılığında sana fasulye taneleri veririm.” demiş. “Fasulye tanesi mi?” demiş çocuk şaşkınlıkla.” “Ama bunlar sihirli.” demiş adam. Bunu duyan çocuk, fasulyeler karşılığında ineğini vererek eve dönmüş. Durumu annesine anlatmış. Annesi ona çok kızmış. Fasulye tanelerini dışarı fırlatmış. Çocuk, sabah olunca gözlerine inanamamış çünkü dışarıda sihirli bir fasulyenin hızla büyüdüğünü görmüş. Hemen pencereden sarkıp sihirli fasulyeye tutunmuş ve tırmanmaya başlamış. Biraz sonra kendini, garip bir ülkede bulmuş. | 495) Aşağıdakilerden hangisi bu metinlerin ortak özelliklerinden biri değildir?
A) Benzetmeden yararlanılması B) Deyim kullanılması C) Olağanüstü olaylara yer verilmesi D) Hikâye edici metin olması
|
İtfaiye görevlileri merdivenle Cem’i ve kedisini kurtardılar. Cem, itfaiye merdiveninin ucundaki kutuya hayran kaldı. Onu lunaparktaki çarpışan arabalara benzetti. Ama bu, uçan bir arabaydı. Cem’in korkusu gitmişti. Uçan bir arabadan aşağıyı seyretmek çok güzeldi. Aşağıdaki kalabalığı gördü. Herkes kendisine bakıyordu. | 496) Bu metinle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Olay yazısından alınmıştır B) Üçüncü kişi ağzından anlatılmıştır. C) Zaman belli değildir. D) Kişileştirme yapılmıştır.
|
Zeynep, hava karardıktan sonra gökyüzünü izlemeyi seviyordu. Akşamları Ay ve yüzlerce yıldız havayı aydınlatıyor, gökyüzünü süslüyordu. Ay’ın, Dünya’nın tek doğal uydusu olduğunu önceden öğrenmişti. Öğretmeni, her akşam Ay’a bakmalarını ve nasıl göründüğünü not almalarını istedikten sonra daha dikkatli incelemeye başladı gökyüzünü. Resim defterine her akşam Ay’ın şeklini çizmeye başladı. Ay, ilk gün bembeyaz ve yuvarlaktı. Bir hafta sonra Ay’ın yarısının olmadığını fark etti. Sonraki hafta, Ay’ı hiç göremedi. Nihayet birkaç gün sonra Ay tekrar göründü. Bu kez Türk bayrağındaki gibiydi. Bu durum Zeynep’in, kendisini gururlu hissetmesine neden oldu. Birkaç gün sonra Ay tekrar yarım oldu ama öncekinden farklıydı. Bir zamanlar zengin bir tüccar varmış. Parasını nerede kullanacağını gayet iyi bilen bu tüccar hastalanmış ve bütün mirasını oğluna bırakmış. Tüccarın oğlu parayı har vurup harman savurmaya başlamış. Böyle olunca serveti kısa zamanda suyunu çekmiş. Arkadaşları da birer birer uzaklaşmışlar çevresinden. Sadece iyi yürekli bir arkadaşı ona eski bir sandık yollamış ve “Pılını pırtını bunun içine koyarsın!” demiş. Fakat onun, sandığa koyacak hiçbir şeyi yokmuş. Bu yüzden kendisi girip oturmuş sandığın içine. Ama bu sandık, herkesin bildiği sandıklardan değilmiş. Kilidine dokunur dokunmaz uçmaya başlıyormuş. Tüccarın oğlu kilide parmağını basınca sandık, evin bacasından fırlayıp havalanmış ve bulutların arasında ilerlemeye başlamış. | 497) Bu iki metnin ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Olağanüstü olaylara yer verilmesi B) Anlatımın III. kişi ağzından yapılması C) Masal türünde yazılması D) İkilemelerden yararlanılması
|
Koskocaman adamdı. Çocukluğunda hayalini kurduğu mavi bisiklete ancak şimdi, bu soğuk eylül sabahında sahip olabilmişti. Gözleri daldı. Bir süre çocukluğunu düşündü ve hüzünlendi. | 498) Bu parçada aşağıdaki hikâye unsurlarından hangisine yer verilmemiştir?
A) Şahıs B) Zaman C) Olay D) Mekân |
Ufaklık, denizaltının cam kapağını kaldırdı. Kapağın üzerindeki suların denize düşerken çıkardığı ses büyüleyiciydi. Çevresinde tuhaf kokulu ama solunabilir bir hava vardı. Denizaltıyı, iskele özelliği kazandırılmış bir kıyıya yanaştırdı. Bir süre, oturduğu yerden çevreyi araştırıp dinledi. Bir tehlike bulunmadığına karar verdi. Çevik bir hareketle karaya sıçradı. Denizaltının kapağını uzaktan kumandayla kapattıktan sonra onu suyun birkaç metre derinliğinde beklemeye aldı. | 499) Bu parçanın dil ve anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Betimlemeden yararlanılmıştır. B) Olay üçüncü kişi ağzından anlatılmıştır. C) Farklı duyularla ilgili ayrıntılara yer verilmiştir. D) Benzetme yapılmıştır.
|
500) Aşağıdakilerin hangisinde olay üçüncü kişinin ağzından anlatılmıştır?
A) Altmış yaşındaki bu saygıdeğer insanın, gayet akıcı ve düzgün bir Türkçe ile konuşmasına hayran kalmıştım. Ayrıca on dört dil bildiğini öğrenince büsbütün şaşırmıştım. B) Buradan töreni bütün ayrıntılarıyla görebildiğimiz hâlde salondakilerin bizi görmeleri mümkün değildi. Avrupa saraylarının hepsini gezdim fakat hiçbirinde şu anda bulunduğumuz oda benzeri bir yapı görmedim. C) Trenin hareket saatine henüz vakit vardı. Pencereden perondaki kalabalığı seyrediyordum. Aralarında tanıdığım insanlar olup olmadığını kontrol ettim. O sırada bir çift gözün bana baktığını gördüm. D) Merdivenleri pek hızlı çıkmıştı, kapı önüne gelince birden durdu. Kalbinin hızlı hızlı çarptığını duyar gibiydi. Sonra kapıyı açıp içeri girdi. Yerde bir mektup vardı, tedirgin bir şekilde eğilip mektubu aldı.
|
|