Ağzında bir et parçasıyla köpeğin
biri, geçerken durgun bir dereden,
bir de ne görsün? Ağzında büyücek
bir et parçasını sarkıta sarkıta bir
köpek geçmiyor mu? Dur, onun
ağzındaki eti de alayım, demiş.
Açmış ağzını, saldırmış suda görünen
ete. Tutkuyla ısırmış görüntüdeki
eti. Ama o da ne? Kendi ağzındaki et
de yok ortalıkta. Su almış, götürmüş
eti. Şaşkın şaşkın düşünmüş uzun
süre. Daha sonra anlamış ...

Horozun biri bir gün bir inci bulur;
Alıp onu kuyumcuya doğrulur.
Kuyumcu ne istediğini sorar.
O da der ki: “Bu galiba mücevher;
Al da bunu, bana biraz darı ver;
O benim daha çok işime yarar.”
Orhan Veli Kanık

Üstüne yıllardır ışık düşmemiş dar bir
sokağa saptık. Sokak, yağmurdan
kararmış tahtalarla bir uçtan bir uca
örtülmüştü. Bir zamanlar sar-maşıkların
ve lezzetli üzüm asmalarının
sarıldığı kirişlerden, buruşmuş, tozlu
yapraklar; oldukça kuru ve sert dallar
sarkmaktaydı. Sokakta attığı-mız her
adım kulaklarımızda şiddetli bir
gürültü hâlinde yankılanıyordu.

İşe başlayalı aylar geçtiği hâlde, bir
arpa boyu yol almıştık. Ne yapabilirdik
ki, işimiz hem çok zordu hem de
yeterli araç ve gerecimiz yoktu.
Adeta…

Okuyalım kardeşler,
Yükseltelim vatanı!
Bilgi saçan güneşler,
Aydınlatsın her yanı.

Atatürk’ün sanat sevgisi, güzel konuşma
ve güzel yazı yazma hevesiyle
başlamıştır. Bu hevesinin gerçekleştiğini
ve daha sonra Atatürk’ün iyi bir
konuşmacı olduğunu görüyoruz.
Başarılı bir komutan, büyük bir devlet
adamı olmasında onun bu özelliğinin
katkısı büyüktür.

Yakacık’ta bir zeytin ağacıyım.
Bir zamanlar
Rüzgârlar okşardı saçlarımı,
Yapraklarım her sabah
Güneşe gülerdi,
Masallar dinlerdim yıldızlardan.
Yaşamak güzeldi.
M. Güner DEMİRAY

Heykelden anlarım, unutmam hattı,
Halı, kilim, yazma halkın sanatı.
Elbette severim edebiyatı
Elime kitabı aldığım zaman.
Ahmet KAPULU

Türkü deyip geçmeyin. Uzun yılların
birikimi olan türküler ulusumuz için
önemlidir. Hayallerimizi onlarla
yaşatır, sevinç ve kederlerimizi
onlarla anlatırız.

Küçük bir çocuğun rüyasıdır bu:
El ele vermiş tüm insanlar,
Yaşıyorlar kardeşçe,
Çiçek sunuyorlar birbirlerine.

Büyük Ayı Güneş Gözlemevi’ne
kurulan 1.6 metre çapındaki Yeni
Güneş Teleskobu, Güneş lekelerinden
birini görüntülemeyi başardı.

Çocukların yemesini istediğimiz
birçok besini onlar için çekici hâle
getirmek gerekir. Öncelikle çocukların
küçük parçalara ayrılmış yemekleri
daha kolay bitirdiklerini bilelim.
İştahla dört köfte yiyen bir çocuk çok
miktarda eti tabağında görseydi emin
olun tabak gözünde büyürdü. Bu
yüzden çocuklara yemek koyarken
onların istediği miktara göre tabağı
doldurmak beslenme sürecini daha
da kolaylaştırır.

Anadolu’da kilim demek, özlemi,
inancı, sevgiyi ilmik ilmik dokumak
demektir.

Kayak, kar üzerinde batmadan
kayarak gidebilmeyi sağlayan araçlara
verilen isimdir. Kayaklar yassı ve
uçları kıvrık olarak tasarlanır. Böylece
kara saplanıp kalmazlar. Kayarken
dengeyi sağlamak, düşmemek
ve istenilen yöne gitmek için iki uzun
asa şeklinde olan baton kullanmak
gerekir. Kayakçılar soğuktan etkilenmemek
için kalın kıyafetler, gözlerinin
beyazlıktan etkilenmemesi için
özel bir gözlük kullanır.

Anadolu’da sonbaharda çeşit çeşit
turşu yapılır. Kavanoza önce bir
miktar sarımsak, havuç ve nohut
konur. Dilimlenmiş limon ve domatesler
de kavanoza yerleştirilir. Elma
dilimleri ve üzüm eklenir. Salatalıklar
da yerleştirildikten sonra en üste
dereotu konur. Kavanoz tüm malzemeyi
örtecek şekilde salamurayla
doldurulur. Kavanozun ağzı sıkıca
kapatılarak bir süre bekletilir. En geç
bir ay içinde turşu yenebilir hâle gelir.

İnsan, çevresindeki arkadaşlarını sık
sık ararken uzaktaki arkadaşlarını
sürekli arayamadığından yavaş
yavaş unutur.

Ayçiçeği diyor herkes bana. Güneşe
benzediğim ve yüzümü sürekli güneşe
döndüğüm için güneşçiçeği,
gündöndü, günebakan diyenler de
var. İnsanlar beni genellikle yağ
üretmek ve çekirdeklerim için yetiştirirler.
Haziran ayında çiçek açarım.
Haziran ve temmuz aylarında tarlamda
enfes bir manzara olur. Eylül ve
ekim aylarında ise hasat ederler
beni.