KURBAĞA İLE FARE
Başkasını kafese koymak isteyen
Çok kez kendini kor kafese.
Bizim Dede Merlin böyle der
O canım halk diliyle.
Şu masala göre de doğru söyler:
Hiç oruca, perhize girmemiş,
Yağlı, besili, göbekli bir fare
Bir batak kıyısına gelmiş
Dinlenip gönül eğlendirmeğe.
Bir kurbağa çıkmış bataktan:
— Bize buyursanıza, demiş;
Güzel bir yemek yiyelim birlikte.
Bay farenin canına minnet,
Yemek dedin mi gelir elbet.
Ama belki nazlanır diye
Kurbağa başlamış dil dökmeğe:
Çamur banyosuna doyum olmazmış.
Neler varmış üstelik yol boyunca,
Ne görülmedik, bilinmedik yerler,
Üstüne yoktur, demiş, gezmeğe değer;
Yaşlanıp torunlarınız olunca
Anlatırsınız masal gibi, yıllarca,
Bizim memleketin güzelliklerini.
Sazlarını, çiçeklerini.
Kurbağalar ne yer, ne içermiş;
Batak devletinin kanunları nelermiş...
Şişko hemen gidermiş gitmesine
Ama iyi yüzemezmiş o kadar;
Yardım edilmeliymiş kendisine.
Kurbağa, merak etme, demiş, kolayı var:
İnce bir saz koparıp getirmiş,
Güzelce bağlamış kendini
Fareyle ayak ayağa,
Birlikte girmişler batağa.
Yolda değişivermiş işin rengi,
Kurbağa başlamış çekmeğe fareyi
Derin suların dibine;
Ne milletlerarası haklar kalmış,
Ne tekler arası haklar:
Kurbağa düşmüş boğazının derdine.
Yakaladık, demiş yağlı kuyruğu,
Bundan iyi ziyafet can sağlığı.
Allahtan kork, demiş fare.
Allah da kim oluyor, demiş kurbağa.
Biri çeker, biri çırpınırken,
Açlıktan dört dönen atmaca
Görmüş zavallı fareyi yukardan.
Ve görmesiyle bir olmuş,
Saldırıp havaya kaldırması,
Kurbağa da ayağında cabası.
Bir taşla iki kuş,
Atmacanın işi işi
Kral sofrası kurmuş,
Hem et, hem balık yemiş.
Tavlayanlar tavlanır,
Ava giden avlamr,
Nice kuyu kazanlar
Kuyuya yuvarlanır.