Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

Dosya İndir

Gestalt Kuramı (Wertheimer)


Gestalt Kuramı (Wertheimer)
Bölüm:
Bu kategoride Gestalt Kuramı (Wertheimer) dosyasına benzer başka dokümanlar da bulabilirsiniz. Benzer dosyaları görmek için yukarıdaki linkine tıklayabilirsiniz. Emeğe ve emekçiye saygı çerçevesinde dosyayı ekleyene teşekkür edebilir, dosyaya oy verebilir, dosyaya yorum yapabilir ve dosyayı sosyal medya butonları ile facebook ve twitter sayfanızda paylaşabilirsiniz.
Dokümanı indirmek için aşağıdaki hemen indir linkine tıklayabilirsiniz.
Eklenme Tarihi:3.5.2009
Bu doküman şimdiye kadar 627 kez indirilmiş. (Bugün:0 , Bu ay:0)
   Bu dosyaya 15 kişi oy verdi. Oy ortalaması 2


Teşekkür Edenler:İlk siz teşekkür etmek ister misiniz?

Paylaşan
Mustafa Altincik Doküman Arşivi'ni gör. (Sen de Paylaş)



 Word'e Aktar | Yazdır |  Yazıcı Dostu | Okunma:35658 

GESTALT KURAMI (WERTHEIMER)

 

Wertheimer, Koffka ve Köhler gestalt kuramının öncülerindendir. Gestalt kuramı, davranışçı ve yapısalcı psikologlara tepki olarak doğdu ve kendisinden sonra oluşturulan bilişsel kuramları etkiledi.

 

Gestalt sözcüğü yapı, biçim, örüntü anlamına gelmektedir. Buna göre, bir bütünü oluşturan parçalar arasındaki ilişkiler algılama ve öğrenme açısından çok önemlidir. Öğrenmenin uyarıcılarla tepkiler arasındaki ayrı ayrı kurulan balardan oluştuğunu düşünmek yanlıştır. Bunun yerine, öğrenme uyarıcıların toplu bir örüntü oluşturmasıyla gerçekleşir. Ayrıca bütün, ayrılan parçalarından anlaşılamaz.  Çünkü bütünün parçaları arasında değişken bir ilişki vardır ve bir bütün, onu oluşturan parçaların toplamından ayrıdır. Örneğin, herhangi bir yemek piştiği zaman, içine konulan yiyeceklerin toplamından değişiktir.

Bununla birlikte, birleşmiş bütünler birbirinden ayrılabilir. Bir gestalt, bir bütünden ayrılmış başka bir bütün olabilir. Örneğin, öğretmen yetiştirme programının öğeleri dersler; derslerin öğreleri üniteler ve ünitelerin öğeleri konulardır. Bunların her biri bir bütündür.

 

GESTALT KURAMININ ALGILAMAYA VE ÖĞRENMEYE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ

 

Gestalt kuramı algılamaya çok önem verir. Gestalt psikologları yaptıkları çalışmalarda şekil-zemin ilişkisi, tamamlama, yakınlık, süreklilik, benzerlik ve basitlik gibi yardımcı algılama yasalarını ortaya koydular. Bu yardımcı yasaları genel bir yasa altında kümelendirdiler ve bu genel yasaya Pragnanz Yasası adını verdiler. Bu yasa psikolojik örgütlemelerin “iyi gestatlar” ya da “iyi şekiller” olma eğilimi gösterdiğini belirtir.

Bellek, yarım kalan yaşantıları tamamlama ve anlamlandırma eğilimi gösterir. Düzensiz yaşantılar düzenliymişler gibi anımsanma ve bir şekildeki küçük kaymalar unutulma eğilimindedir. Bu yasaya göre birey bilişsel denge durumunda , bilişsel dengesizlik durumundan daha çok hoşnuttur. Bilişsel dengesizlik durumu ile karşılaştığında, bu durumu düzeltmek için hemen çalışmaya başlar.

Wertheimer’in ışık deneyinde, örneğin, denekler yanıp sönen her bir ışığı tek bir deneyimin parçaları olarak görüyorlar. Deneyinin parçalarını algılayamıyorlar; girdinin bütününe bir anlam veriyorlar. Gestalt araştırmalarının çoğu, insanların hangi şeyleri bütün olarak algılayamayacağını önceden bilecek kuralları oluşturmak amacıyla yapıldı. Örneğin şu doğrulara baktığınızda;

 

 

Gestalt psikolojisi sizin, daha geniş aralıklarla birbirinden aralanmış dar sıklıklar biçiminde birimleri göreceğinizi tahmin eder. Biraz bilinçli çabayla, doğru parçalarını dar aralıklarla ayrılmış geniş sırık benzeri birimler olarak da görebilirsiniz. Acaba bu iki farklı görüntü aynı yerde ve aynı zamanda mıdır? Başka birimler de düşünülebilir; ancak genellikle doğruları anlamsız bireyler olarak görmek, her birini kendi birimi olarak bütün öteki doğrulardan ayrı ve bağımsız görmek zordur. Yine de, atomistik olarak konuşursak, bu son betimleme, görülenin tam betimlemeğidir. Yegâne uyarıcı birimler doğrulardır. Daha geniş birimler gözlemci tarafından hayal edilmiştir. Aralarındaki boşlukları eşitlersek, doğruların bireysel varlıklar olarak görünmelerini sağlayabiliriz.

 

 

Algıyı örgütlemedeki yardımcı yasalar şunlardır:

1.    Şekil-Zemin İlişkisi

2.    Yakınlık Yasası

3.    Tamamlama Yasası

4.    Benzerlik Yasası

5.    Süreklilik Yasası

 

1.      Şekil-Zemin İlişkisi: Bütün algılamalarda bir şekil ve bir zemin vadır. Şekil algılama sırasında göze ilk olarak çarpan nesnedir. Zemin ise, görülen şeklin arka planındaki alndır. Görsel alanda şekil, zeminden daha yakındır ve bir biçimi vardır; zemin ise tanımlaması zor bir madde izlenimi verir. Şekil zemine göre daha etkilidir ve daha iyi anımsanır. Bazen şekil ve zemin birbiriyle yer değiştirir. Örneğin, bir öğrenci öğretmeni dinlerken, dikkatini bir anda kendisine bir şeyler söyleyen arkadaşına kaydırırsa; arkadaşının konuşması şekil, öğretmenin konuşması ise zeminin bir parçası olur.

 

2.      Yakınlık Yasası: Yerleştirilme yerlerine göre birbirine daha yakın olan nesneler birlikte kümelendirilerek algılanırlar.  Birbirine yakın olan şekiller ve sesler birer küme olarak algılanır. Örneğin, müziğin ritmini zaman içinde birbirine değişik yakınlıklarda vurulan vuruşlara göre algılarız. Yakınlık yasası okuma ve yazmada etkilidir. Bu cümle yiok umakt azo rland ını zmı? Son cümleyi okumak ve anlamakta zorlanmanızın nedeni harflerin sizin alışageldiğiniz biçimde kümelendirilmemiş olmasıdır. Ayrıca zamanda yakınlıkta son zamanlardaki olayları daha iyi hatırlamanızı ve yeni algıladığınız nesne, olay vb. ile daha iyi gestalt oluşturmanızı sağlar.

 

Aşağıdaki şekle baktığımızda yakın parçaları gruplayıp, üç çift çizgi görürüz. En sonda da fazladan tek bir çizgi algılarız.

 
   
 

 

 

 

 


3.      Tamamlama Yasası: Bir nesne, şekil vb. uyarıcının tümü görülmese bile, tümü görülüyormuş gibi algılama tam olur.  Tamamlama yasası görsel algılamada olduğu gibi, öteki duyu organlarının kullanıldığı algılarda da etkilidir. Örneğin, sözlerini daha önceden bildiğimiz bir şarkıyı kısık sesle tam olarak duyamasak bile tamamlayarak algılarız. Aşağıdaki geometrik biçimlere bakacak olursak onları daire, üçgen veya yıl­dız olarak görürüz.Bu şekiller tamamlanmamış olmalarına rağmen onları tamamlanmış gi­bi algılamamız için güçlü bir eğilim vardır. Böylece zihinsel olarak şekilleri kapatıp veya boşlukları doldururuz. Bu olgu, algılamada tamamlama olarak geçer.

 

 

 

 

4.      Benzerlik Yasası: Bazı özellikler (şekil, renk, doku vb.) yönünden birbirine benzer olan nesneler birlikte kümelendirilerek  algılanma eğilimi gösterirler. Benzerlik yasasından bireyleri değişik özellikleri açısından kümelendirmek amacıyla yararlanabiliriz.  Örneğin, cinsiyetlerine göre kızlar ve erkekler, herhangi bir dersteki başarı düzeylerine göre başarısız, orta düzeyde başarılı ve üst düzeyde başarılı olarak kümelendirebiliriz. Aşağıdaki örnekte benzer şekilleri ayrı ayrı gruplarız.

 
   
 


5.      Süreklilik Yasası: Algı alanında bulunan ve aynı yönde giden birimlerin birbirleriyle ilişkili eğilimine süreklilik yasası denir.  Aşağıdaki şekildeki noktaları tek tek görmekte bunları birbiriyle kesişen doğru çizgiler halinde birbirine bağlamaktayız. Bir melodi meydana getiren notalar ayrı ayrı sesler olarak değil, zaman içinde birbirine bağlanmış sürekli bir melodi olarak algılanır.

 

 
   
 

 

 

 

 

 

 

 

 


Yıllar boyunca edinilen yaşantılar iz sistemlerini oluştururlar. Geçmişte edinilen iz sistemleri sonraki yaşantıları da etkiler. Ancak, bellekte iz bırakan algılar anımsanır.

Bir yaşantının yinelenmesi önceki yaşantıların da toplu olarak yapılandırılmasını sağlar. Fakat bunun olabilmesi için bellekte yeni edinilen yaşantının,  önceki yaşantıların tekrarı olduğunun anlaşılması gerekir. Bir öğrenme durumundaki ardışık yinelemelerin her  birinde, öğrenci yeni ilişkileri görme ve dolayısıyla  öğrenme görevini yeniden yapılandırma olanağına sahiptir.

Gestalt kuramlarına göre pekiştireç, bireyin uyarıcı, tepki ve pekiştireci bir bütün olarak algılanmasını sağlar. Başka bir deyişle, davranışçılarda olduğu gibi yalnızca uyarıcıya gösterilen tepkinin yinelenmesini sağlamaz. Birey, herhangi bir problem durumu ile karşılaştığı zaman, bu durumdan rahatsızlık duyar, onu çözmek için güdülenir ve çözme çalışmalarına başlar. Bu kuramda, aynı zamanda, dışsal güdülenmeden çok içsel güdülenmeye önem verilir.

Gestatlt kuramı, bir problemin öğrenilen bir ilkenin başka bir problemin çözümü sırasında uygulanabileceğini savunur ve bu sürece transfer adı verilir. Transferi iki problem arasındaki benzerlik değil, problemlerin çözümünde kullanılacak ilkenin anlaşılması etkiler.

Gestalt’ın unutma tanımı da, algısal değişikliklere dayanır. Bellekteki izler zamanla kendiliğinden daha iyi bir gestalta doğru değişir. Algılar, uyarım durumlarının izin verdiği ölçüde gerçekleşir. Önceki yaşantılar, yeni algılanan bilgilerin iyi bir gestalt olmasında önemli rol oynar. Çünkü bilinen şekiller bilinmeyen şekillere göre daha iyi gestalt olma eğilimindedir.  Buna karşın geçmişte edinilen iz sistemlerini geri getirmede yaşanan yetersizlik ve bellekteki izin zamanla parçalanması unutmaya neden olur.

 

Beyin ve Yaşantı Kazanma

Bu kurama göre, çevreden gelen uyarıcılar beyne edilgen bir biçimde alınmaz. Beyin, uyarıcılarla gelen bilgiyi örgütler ve anlamlı duruma getirir.

 

Davranışın Belirleyicileri: Fiziksel ve Psikolojik Çevre

Bireyin davranışlarını etkileyen iki tür çevre vardır. Fiziksel (Coğrafi) çevre ve Psikolojik (Davranışsal) çevre. Gestalt kuramcıları davranışların fiziksel çevreden çok psikolojik çevreden etkilendiğini düşünmektedirler. Birey, içinde bulunduğu çevreyi inançları, değerleri, gereksinimleri ve tutumları doğrultusunda değişik biçimde yorumlayabilir. Bu nedenle insanların davranışlarının nedenlerini belirlemek için psikolojik çevrelerini incelemek gerekir. Örneğin, bir öğretmen okulun ve dersliğin fiziksel koşullarını öğrenme için uygun duruma getirse bile her öğrencinin düzeyi değişik olur. Çünkü her birinin psikolojik çevreleri kendine özgüdür.

 

İçgörüsel Öğrenme

Gestalt kuramının öncülerinden Köhler maymunlarla yaptığı deneylerde karmaşık öğrenmelerin bazen içgörü yoluyla aniden oluştuğunu buldu. Muzları, kafeste, maymunların ulaşamayacağı ve yeni teknik kullanarak alabileceği biçimde yerleştirdi. Örneğin, bir muz kafesin tepesine asılmış olabilir ve kafesin başka bir yerinde maymunun tırmanıp muzu alabilmesi için üst üste yığılabileceği kutular olabilir.  Ya da bir muz yalnızca kafesin içindeki bir sopayla çekilerek alınabilmesi için kafesin yeterince uzağında ve dışında olabilir. Gestalt kuramcılarının, davranışçıların deneylerinde kullandıkları bulmaca kutusu ve labirentte olmayan çözüm için gerekli araçlarının hayvanın görebileceği biçimde problemin çözümüne yardımcı olur. Maymunlar bu tür problemleri her zaman çözemediler ve bazen, yalnızca deney ortamının çözümü keşfetmeye olanak tanıyacak biçimde düzenlendiği durumlarda başarılı olurlar. Örneğin; kısa sopa, uzun sopa ve yiyecekten oluşan bir problem durumu, bu üç nesne birbirlerinden uzağa yerleştirildiklerinde genellikle çözülemedi; fakat bu üç nesne kafesin dışına düzenli bir biçimde sıralandıklarında  (ilk önce kısa sopa, sonra uzun sopa ve daha sonra yiyecek) büyük bir olasılıkla çözülebildi.

Bu deneylerin sonucunda, öğretmenin bilişsel bir fenomen olduğu sonucuna varıldı. Buna göre, birey, problemin çözümünü bir süre düşündükten sonra bulur. Problemin çözümü için gerekli bütün araç gereç ve yolları problem çözülünceye kadar düşünür. Problemin çözümünü aniden bulduğunda, problemin çözümü için içgörü kazanmış olur. İçgörüsel öğrenmede deneme-yanılma vardır. Fakat deneme-yanılmalar davranışçılıkta olduğu gibi fiziksel değildir, bilişseldir. Gestalt  kuramcıları bir çözüme ya ulaşıldığına ya da ulaşılmadığına inandı; onlara göre öğrenme süreklilik göstermez.

 

Üretici Düşünme

Gestalt psikologlarından Wertheimer, problemler için iki çözüm biçimi olduğunu belirtti: A türü çözümler, yaratıcılık ve içgörünün olduğu çözümlerdir; B türü çözümler ise eski kuralların uygunsuz bir biçimde uygulandığı çözümlerdir. Bu ayrım B çözümlerinin geçmiş yaşantıya bağlı olduğu, fakat A çözümlerinin geçmiş yaşantıya bağlı olmadığı anlamına gelmez. İki çözüm türü de geçmiş yaşantıya bağlıdır; fakat A türü çözümde problem yaratıcı bir biçimde örgütlenir.

Wertheimer’ın üretici düşünmeyi kanıtlamak amacıyla yaptığı deneylerden biri paralel kenar deneyidir. Bu deneyde öğrencilere paralel kenar şeklinde kesilmiş bir kağıt vererek bunun alanını hesaplamalarını istedi. Kimi öğrenci, bunun yeni bir problem olduğunu, ve çözümünü öğretmen göstermeden bulamayacaklarını söyledi. Kimi , bilinçsizce, dikdörtgende olduğu gibi : B türü bir çözüm. Kimisi, yeni bir çözüm bulmaya çalıştı, fakat doğru ilişkileri göremedi. Çok az öğrenci, A türü çözümü uyguladı.Bir çocuk makasla yansıyan kenarlardan birini kesip, ötekine ekledi, böylece paralel kenar bir dikdörtgene dönüştü. Başka bir öğrenci aynı amaca iki ucu birleştirmek için paralel kenarı çember şeklinde kıvırarak ve sonra çemberi dikdörtgene dönüştürmek için dikey bir biçimde keserek ulaştı.

Öğrencilerin zihinleri kadar duyguları ve tutumları da algılama biçimlerini etkiler. Bir problemi çözme yönteminin mantıklı olması gerekmez. Bunun yerine, öğrenci problemi çözülünceye kadar kendi algılama düzeyine göre bilişsel olarak yeniden düzenler. Bu nedenle her öğrencinin problem çözme süreci değişik olabilir.

 

Öğrenciler kuralları ve ilkeleri doğru biçimde anlamadan öğrenmemelidir. Bütünü algılamaksızın ve bütünün öğeleri arasındaki ilişkiyi anlamaksızın gerçekleştirilen öğrenme ezberlemekten öteye gidemez, kolayca unutulur  ve yalnızca sınırlı durumlarda uygulanabilir.  Örneğin; dersi işlemeye zaten istekli olan bir sınıfta, öğretmenin ders planında hazırladığı bir güdülendirme etkinliği uygulaması anlamsız ve gülünçtür. Bu öğretmenin, öğrencileri güdülendirme ile ilgili bilgiyi anlamlandırmaksızın ezberlediği açıktır.

 

Ayrıca Gestalt Kuramcıları öğrencilerin problemin doğasını anlaması gerektiğini düşünmektedir. Öğrenciler problemi başka birinin etkisiyle değil, kendi kendine yapılandırmalıdır. Böylece öğrenilenler kolaylıkla gebeleştirilebilir ve uzun süre anımsanabilir. Kısacası, bir problem yeniden oluşturulursa, genellikle daha kısa bir çözüm yolu bulunur.

 

Alan Kuramı

Gestalt psikologlarından biri olan Kurt Lewin alan kuramını geliştirdi. Bu kurama göre, insanların davranışları o anda yaşanılan birçok psikolojik durumdan kaynaklanır.  Bu psikolojik durum insanın aç olması, hasta olması, mutlu olması, bir miktar paraya sahip olması vb. olabilir. Bütün bu psikolojik durumlar bireyin yaşam alanını oluşturur.  Bireyin davranışını etkileyen durumlar olumlu ve olumsuz değerler alır, sürekli olarak değişir ve bir durumdaki değişiklik öteki durumları da etkiler. Örneğin, liseyi yeni bitiren bir genç askeri okula gitme durumuyla karşı karşıya geldiğinde, değişik psikolojik durumların etkisi altında kalır. Bu öğrenci, kendisi için olumlu ve olumsuz listeleyip, bu davranışları inceleyerek kararını verebilir.

 

Kaynaklar

1-      Prof.Dr. Ayten ULUSOY. Gelişim ve Öğrenme, Anı Yayınları

2-      http://tip.psychology.org/wertheim.html

3-      http://www.a2zpsychology.com/a2z%20guide/gestalt_theory.htm

4-      http://www.egitim.aku.edu.tr/kuramsal.htm

5-      http://www.aof.anadolu.edu.tr/kitap/EHSM/1024/unite04.pdf

 

YORUMLAR