Forum | Sınıf Öğretmeniyiz Biz | Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi | http://www.sinifogretmeniyiz.biz
Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar...


Aslı  Yılmaz
Tecrübeli Üye - 4.Sınıf Öğretmeni
- (tayper35)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (17.6.2013 02:23:55)

http://mirilti.com/turkiye/karnede-gorulmemis-yazi.html

Böyle bir öğretmen görüşü olabilir mi?

İmza:Bazen diyorum kendime; Ne çok DEĞER vermişim DEĞERSİZlere!!!
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Scorpion Fire,
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (17.6.2013 08:00:00)

Performans ödevleri ile velilerin performansını ölçmeyi hedeflemiyoruz (!)




               Her dönem öğrencilerimize proje ve performans ödevleri veriyoruz. Bunlarla öğrencimizi nasıl değerlendireceğiz , bu bir muamma? Bizler de yıllarca ''Dönem Ödevi'' adı altında bu ödevleri yapmıştık. Ve ben her ödevi kendim araştırıp yapıyordum. O zamanlar ödev yapmayı öyle çok seviyordum ki mesleğimi o yıllarda yaptığım o ödevler belirledi. Araştırmayı, öğrenmeyi sevdirmişti bana. Bu yüzden en çok araştırma yapılan bölümü okudum. Öğretmen olmaya o yaşımda karar verdim. Neler yapabileceğimi anlamıştım. ''Özgüven'' kazanmıştım. (Mesleğimi kazandım.)

               Şu ana kadar hiçbir öğrencim ödev hakkında soru sormadı. Ama her gün tören öncesi en az 5 veli ödev hakkında soru soruyor. Ne kadar üzücü değil mi? Performans ve proje ödevlerini öğrenciler değil veliler yapıyor. Bu konudaki rahatsızlığımı veli toplantısında yarım saate yakın konuştum. Gelecek ödev çok kötü dahi olsa öğrencilerin yapmasını söyledim. Ona göre değerlendireceğimi söyledim. Öğrencilerimin azmine, çabasına dokunmak istiyorum ben. Velilerin değil ! Veliler, çocuklarının ödevlerini yaparak onların yaratıcılığını engelliyor. Onlara faydalı olduklarını sanıyorlar, oysa en büyük zarar bu. Haberleri yok (!)

               Bazı öğretmenlerin verdiği ödevler olması gerektiğinden zor. Bunu gördüğümde de kızdığım taraf öğretmenler oluyor. Bizler ödevleri onların yaşlarına uygun bir şekilde seçip, vermeliyiz. Ben bu kuralı şu ana kadar en güzel şekilde uyguladım. Günlerce vereceğim ödev konusunu araştırdım. Öğrencilerimin hepsi şu an ödevlerini olması gerektiği gibi yapıyor. Çünkü ben her gün velilerimi uyarmaya devam ediyorum. Bir velim çocuğunun çiziminin çok kötü olduğunu ve çocuğunun üzüldüğünü söyledi. Ben de onlara herhangi bir masaldan veya kitaptan bulduğu resmi kullanabileceğini söyledim. Yeter ki çocuk o resmi bulsun, kessin, yapıştırsın. Ödeve dokunsun, ödevi okşasın. Ödeve hakim olsun. Kessin, biçsin. Yeter ki o yapsın.

               Haksız mıyım ama? Kırtasiyeye gitsin çocuklar. Gazetelere, dergilere, kitaplara dokunsunlar. Ödev kimi zaman rüyalarına girsin. Ama uğraşsınlar, yaratsınlar. Kendi elleriyle bir şeyler yapabildiklerini görsünler. Velilerimiz sadece yol gösteren taraf olsun. Bilemediklerini gelip öğretmenlerine sorsunlar. Çabalasınlar. Uğraşsınlar. Yeter ki onlar yapsın.

                                                                                                      Dilek Özlem KAR

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (17.6.2013 08:00:58)

OKUL DENEYİMİNDEN DENEYİMLERİM

Shirley Mc Laine der ki :"Saf mantıksal düşünce, dünyayı anlamamız için yeterli değildir. Gerçeğe ilişkin tüm bilgiler deneyimle başlar, deneyimle biter.". Teorinin kuşattığı sistemden sıyrılıp gerçeğe yönelmenin anahtarı oldu bu ders. "Sınıf Öğretmenliği" isim tamlamasını en azından tercih rehberlerindeki puan ve yüzdelik dilim gibi ifadeleri uzaklaştırdı beynimden. Meslek kelimesinin sınırlarına hapsedilmeyecek kadar büyük manaları hissettirdi ve meslekten öte ilkokul öğretmeninin gözünün merceğinin kenarından da olsa bakabildirdi bizi hayatın koşullarına.Hayat Bilgisi dersinin kendisi oldu bu deneyim teorik değil hemde pratikte hayatın deneyimlerinden pay alabildiğin...
İlkokulun ABC olmadığını, 1 2 3 le işlerin bitmediğini, 2+2=4 ün bazen 5 olduğunu bazende 6 olduğunu , sınıfın 50 metrekarelik yer olmadığını öğretti bu uygulama.Teorik tartışmaların boşa çıktığını uygulamaya bakılmasını gerektiğini hissettirdi bana.
Sınıf Öğretmeni ifadesinin içinin büsbüyük hacimle dosdolu olduğunu kulaklarıma küpe ettiriyor deneyimler. Boşuna söylenmemiş bu tanım" eğitim bireyin kendi yaşantısı(deneyimi) yoluyla kasıtlı ve istendik davranış değişikliği oluşturma sürecidir". Bütün gözlemlerim 3 senelik eğitim fakültesi yaşantıma bedeldi. İstendik yönde davranışın değiştirilmesinin yine kolay olmadığını da burada öğrenmiş oldum.
Okul Deneyimi disiplinleşti benim idealarımda. Çünkü bütün teoriler düşünceler havada uçuşur ama burada iş içinde gözlem içinde eğitimi öğretimi uygulamak bir ton ansiklopediden daha fazla kitap okuttuyor insanın deneyimlerine...
Sınıf Öğretmenliği fedakarlık müzesidir, bu müzeden nice eğiticiler geçmiştir bizleri buraya ne zahmetlerle getirdiklerini onlar bizden daha iyi bilir. Hayatında bulamayacağımız notları gösteriyor. Kuramlarda geçmeyen sobalı sınıfları, tebessümünü değişemediğimiz Anadolu çocuklarının yüzünü gösterdi bu ders.
Velhasılı kelam bu ders bana ders oldu . Sınıf Öğretmenliği sadece Sınıf Öğretmenliği değil Hayatın kendisinin Öğretmenliği ve öğrenciliğidir.
Saygı ve sevgilerimle...

Utku GÜLÜMSER
Mersin Eğitim Fakültesi

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (17.6.2013 08:01:31)

Bir Psikolojik Harp Aracı: Televizyon


İlknur Burcu KESER



Kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir, keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş. Bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken kendi dili kesilirmiş ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez ve kendi kanını yalamaya başlarmış. Damarlarındaki kan tükenince de olduğu yere yığılırmış. Avcı da gelip ayının derisini yüzermiş. Avcılar, ayıları kurşunla vurduklarında ayının postu delineceğinden çok para getirmeyeceğini düşündükleri için başvururlarmış bu yola...

Yani, av geçici bir zevkle oyalanırken, avcılar düzeneği öyle sinsice kurarlar ki av yavaş yavaş öldüğünü anlamadan kendi kanını sömürür. Avcı da kendini tehlikeye atmadan, avından en yüksek faydayı sağlayacak şekilde hedefine ulaşmayı bekler. Tıpkı, günümüzün hedefe ulaşmak için kitleleri yavaş yavaş sindirmeye çalışan emperyalistleri gibi!

Emperyalizm, bazen askeri güçle giremediği; topla tüfekle işgal edemediği ülkelerde silahlı işgal dışında yollara başvurur. Bu yollardan en etkilisi (psikolojik harp) yöntemidir. Psikolojik harpte hedef zihinlerdir ve bunun için en çok kullanılan araç ise televizyondur. Çünkü yoksul olan halk olanaksızlıkları sebebiyle evlere tıkılmıştır ve televizyon onlar için en ucuz eğlence kaynağı; emperyalistler için ise bu kitlelere ulaşmanın en kolay yoludur. Ayrıca çeşitli programlar, filmler aracılığıyla gençlere; çizgi filmler aracılığıyla ise çocuklara ulaşmak için uygun bir araçtır. Televizyon kanalları aracılığıyla hedef kitleye yönelik bir çeşit (kültürel soykırım) başlatılır ve toplum giderek kendi kültüründen uzaklaşarak emperyalizmin dayatması olan 'tek kültürlülüğe' doğru yönelir. Sonrasında ise, emperyalist devletler, artık kültürünü aşıladığı toplumu reklamlar aracılığıyla bir 'tüketim toplumu'na dönüştürür. Psikolojik harpte en önemli adım medya sayesinde atılır. Değiştirilen, taraflı verilen ya da suni gündem oluşturmak için verilen haberlerle halk gerçek gündemden uzaklaştırılır. Böylece, toplumda olan bitenin farkında olmayan bilinçsiz bir topluluk oluşturulur. Eğer ülkede terör sorunu varsa medya aracılığı ile eli kanlı teröristler birer (barış elçisi) ilân edilir ve toplum millî olan tüm değerlerinden uzaklaştırılarak 'kimliksizleştirme' süreciyle sindirilmeye çalışılır.

Psikolojik harp ve (kültürel soykırım) ilişkisi

İnsanlık tarihinin en utanç verici sayfaları, içinde soykırımları barındıranlardır. Şunu öncelikle belirtmeliyim ki soykırımların en büyüğü ve en etkilisi kültürel olandır. Çünkü kültürel soykırım sayesinde birey içinde bulunduğu toplumun kültüründen uzaklaşarak, kendi toplumuna yabancılaşır ve bir (ötekileşme) sürecine girer. Kendisine kültürü dayatılan toplumun etkisi altında, emperyalizmin onun için hazırlamış olduğu kılıfı geçiriverir üstüne. Daha da kötüsü kendi kültürünü küçümseyerek, içerisinde bulunduğu topluma düşman oluverir... Gittikçe farklılaşmaya çalışırken kendisine dayatılan (tek kültürlülük) ile giderek birbirine benzeyen bireyler kervanına katılır aslında.

Ünlü düşünür Stuart Hall'ın (Küresel kitle kültürü, Batı merkezlidir ve daima İngilizce konuşur. Popüler müzik, popüler filmler, kısacası popüler olan her şey İngilizce'dir. Bu kültürün ikinci özelliği ise 'kendine özgü türdeşleştirme' biçimi, yani farklılıkları özümseyerek daha büyük, her şeyi kapsayan ve aslında Amerikan tarzı bir anlayışı olan çerçevenin içine yerleştirmek istemesidir.) sözleri algı yönetimi ve psiklojik harp sayesinde 'tek kültürlülüğün' nasıl dayatıldığının özetidir aslında.

Eğer bir millet soykırıma uğramış ise onların çocukları, atalarını soykırıma uğratan millet için intikam duyguları ile yetişecektir. O milletten ve kültüründen nefret edecek ve o millete karşı sürekli bir müdafaa halinde olacaktır. Psikolojik harp ile desteklenen bir (kültürel soykırım) operasyonu ise bireyi ötekileştirerek onu (Batı'nın gönüllü fedaisi) haline getirecektir. İşte bu yüzden kültürel soykırım ve psikolojik harp günümüzün sömürgecileri için vazgeçilmez bir taktiktir. Zihinlere yönelik operasyonlarla ele geçirilen toplum reklamlar aracılığıyla bir (tüketim toplumu)na dönüştürülür. Onlar gibi giyinmek, onlar gibi yaşamak ister. İşte, (kendi celladına aşık olmak) deyimi tam da küresel çetenin tuzağına düşmüş bu tür bireyler için kullanılıyor olmalı!

Terör, medya ve psikolojik harp

Terör, emperyalistler tarafından oldukça plânlı bir şekilde kullanılan bir yoldur. Medya karşısında teröre karşıymış gibi görünen Batılı devletler, perde arkasında başta silah olmak üzere teröristlere her türlü yardımı sağlar, Batı güdümlü medya yardımıyla ise eli kanlı katiller topluma birer (barış elçisi) olarak sunulur. Sözde aydın olan kesimden tutun da oyuncusundan, şarkıcısına kadar birçok kişi de bu psikolojik harbin içinde yer almaya başlar. Millî değerleri ayak altına alınmaya çalışılan toplum bir (sindirme) operasyonunun içinde bulur kendini. Her türlü etnik bölücülüğe (özgürlük) ve (insan hakları) palavraları altında göz yumulur ve medya tarafından büyük çaplı bir destek verilirken ülkesinin bütünlüğünü koruma çabasındaki insanlar (faşist, ırkçı) gibi yakıştırmalarla suçlanıp, sindirilmeye çalışılır. Televizyon programlarında, ülkenin bütünlüğünü tehdit eden söylemlerde bulunan sözde aydınlar hergün ekranlardayken, millî bilinci uyandırmaya çalışan gerçek aydınları ise bu kanallarda göremezsiniz. Çünkü Batı'nın güdümünde olan medyada halkı uyandırmaya çalışan, düşünceleri Batı'nın düşünceleri ile uyuşmayan gerçek aydınlara yer yoktur.

Haber bültenlerinde ise haberler değiştirilerek ya da taraflı bir şekilde verilir ve halk istenilen istikamette yönlendirilmeye çalışılır. Ülke için hayati önem taşıyan konular tartışılmak yerine suni gündemler oluşturularak halkın dikkati farklı yönlere çekilir ve böylece gerçeğin üstü örtülmeye çalışılır. Yani, halkın doğruları öğrenme hakkı medya tarafından çalınır! Halk yalan haberlerle ve günden güne sayıları artan, her kanala yayılan yarışma programları ile uyutulurken; emperyalizm yer altı ve yer üstü zenginliklerine gözünü diktiği ülkede kendini güvence altına almak için ülkenin ordusunu yavaş yavaş tasfiye eder, ulusal bilinci uyandırmaya çalışan aydınları yavaşça susturur ve bilinçsiz bıraktığı halkı aynı zamanda savunmasız bırakmaya çalışır. Bu durum, bugün ülkemizin içinde bulunduğu duruma ne kadar benziyor öyle değil mi?

Peki, ne yapmalı?

Bilinç ve farkındalık dış ülkelerden gelecek her türlü tehlikeye karşı büyük bir kalkandır. Bu yüzden toplumda başlayan bir bilinçlenme hareketi, o toplum üzerindeki tüm oyunları bir anda tersine çevirmeye yetecektir. Yapılması gereken ilk şey bu konuda bir bilinç uyandırmaktır.

Unutmayınız ki millî değerlerinize, vatanınızın bütünlüğüne saldıran; emperyalizmin gönüllü fedaisi olmuş kişilerin boy gösterdiği televizyon kanallarına sizin ihtiyacınız yok, ama onların size ihtiyacı var. Çünkü o çark sizin sayenizde dönüyor. Televizyon kanalları size adeta bir illüzyon gösterisi sunarak sizi uyutmaya çalışıyor. Size bir psikolojik harp uygulayarak düşüncelerinize yön vermeye çalışıyor. Bunun için de filmler, diziler ve televizyon programaları dışında toplumca tanınmış ünlüleri de kullanıyor. Eğer bir kanalda sizin kültürünüze, milli değerlerinize hakaret ediliyorsa neden o kanalı izlemeye devam ediyorsunuz? Ya da halkının değil de farklı ülkelerin çıkarları için çabalayan bir sözde aydının yazılarını neden hâlâ okuyorsunuz? Ülkenizin bütünlüğünü önemsemeyen, bayrağınıza saygı duymayan bir şarkıcıyı neden hâlâ dinliyorsunuz? Yoksa siz hâlâ (sanat) ve (propaganda) kavramlarını birbirinden ayıramıyor musunuz? Zihinlerinizi ele geçirmeye çalışan bu psikolojik harbi bitirmek sizin elinizde. Sahi sizi etkisi altına almaya çalışan şu (aptal kutusu)nun fişini ne zaman çekeceksiniz?

İlknur Burcu KESER

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (17.6.2013 22:55:01)

Öğretmenler Kaçıyor!

http://www.ajanskamu.com/haber/ogretmenler-kaciyor-34738.html

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): Şeniz Karaşah, Bekir Berkiten,
Şeniz  Karaşah
Bilge Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (senizkarasah)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (17.6.2013 23:01:52)

 Alıntı
Hala neden olduğu bilinmiyormuş.. Nerde yaşıyorlar acaba? Uzayda mı? Mesleğimizin itibarsızlaştırılması ve lise mezunu memurdan bile düşük maaş alıyor olmamızdan dolayı olabileceğini tahmin etmek çok mu zormuş?

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Scorpion Fire,
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (18.6.2013 00:11:16)

MEB'DE ÇOK SICAK GELİŞMELER OLUYOR!

http://www.ajanskamu.com/haber/mebde-cok-sicak-gelismeler-oluyor-34777.html

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (18.6.2013 00:13:57)

Milli Eğitim Müdürü ve Şube Müdürlerine Rotasyon Başlıyor!

http://www.ajanskamu.com/haber/milli-egitim-muduru-ve-sube-mudurlerine-rotasyon-basliyor-34781.html

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Aslı Yılmaz,
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (19.6.2013 09:12:34)

ÖĞRETMENLERİMİZ NE KADAR DEĞERLİ?


Öğretmenlik mesleğinin ne kadar kutsal bir meslek olduğunu hepimiz iyi biliriz. Öğretmenlik mesleğine atanan kimselerin eğitim fakültesi mezunu olması ve kpss sınavından geçerli puan alması şartı aranmakla birlikte başka herhangi bir özelliğe bakılmaksızın geleceğimiz olan çocuklarımız bu kimselere teslim edilmektedir. (Eeee ! Ne var bunda !) dediğinizi duyar gibi oluyorum. İsterseniz bu uygulamanın eksikliğini birlikte inceleyim.
Öğrencisini etkilemeyen öğretmen düşünebilir misiniz? Kesinlikle düşünülemez. Hangi yaş grubunda olursa olsun, her öğrenciyi öğretmeni mutlaka etkiler. Gerek düşünceleriyle, gerek hayat tarzıyla, gerek giyimi kuşamıyla, gerek konuşmalarıyla… Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu şekilde gelecek nesillerimiz üzerinde etkileri olan öğretmenlerimizi atayabilmek için sadece sınava tabii tutmak suretiyle öğretmen olarak atamak ne derece doğrudur ? İşte bu soru tam da cevabımıza karşılık verebilecek bir sorudur. Kesinlikle yanlıştır.
Askeri okullara öğrenci alınırken bile alınacak öğrenci hakkında her türlü bilgi araştırılıp, okula alınıp alınmayacağı konusunda değerlendiriliyorsa, özel koruma ve güvenlik görevlisi olarak işe alınacak bireylerin aylarca güvenlik soruşturmasına tabii tutulduktan sonra işe alınması gibi neden gelecek nesillerimizi yetiştirecek kimseleri seçerken bu tür uygulamalar yapılmamaktadır?
Şimdiki gençlerimizin konuşmasına, oturmasına, kalkmasına, büyüklerine ve küçüklerine davranışlarına, giyim kuşamına baktığımız zaman ne derece yanlış bir uygulamanın içerisinde olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz.
Uç bir örnek olacak ama kalıcı olması açısından önem teşkil etmektedir. Bir öğretmen düşünün. Hayatı sadece eğlenmek, zevk-i sefa içerisinde yaşanılacak bir kavram olarak betimliyor. Anı yaşıyor, bir anlık zevk için yaşadığı ve yaşayacağı her şeyi mubah sayan bir varlığın ( ki insan bile denilemeyecek bir mahluk) çocuklarımızı nasıl yetiştireceğini düşünebiliyor musunuz? Biraz daha ileri gitmem de sakınca yoktur umarım. Sosyal paylaşım sitelerinde uygunsuz fotoğraflarını yayınlayıp, mahremini sergileyebilecek kadar değer eğitiminden yoksun bir bireyin, hatta medeni durumuna bakmaksızın sadece dünyevi tatminler yaşamak adına her türlü ahlaksızlığı yapabilen bir zavallının çocuğunuzun öğretmeni olmasını ister misiniz? Okurken bu kadarı da abartı diyorsanız sadece bu anlatılanların, gerçeklerin görünen kısımları olduğunu saygıyla kamuoyuna duyurmak isterim.
Bu örnekleri inceledikten sonra öğretmenlerimizin atanmadan önce hatta eğitim fakültelerine alınmadan önce titizlikle araştırılıp sonra kabul edilmelerini sağlayan önlemlerin alınması konusunda hepimiz hemfikirizdir umarım. YÖK ve MEB'in ortak çalışmaları ile düzenlenebilecek ve kontrol altına alınabilecek bir durumdur. Kültürüne, değerlerine bağlı öğretmenlerimizin yetiştirdiği nesiller mi, yoksa ne olduğu belirsiz öğretmen demeye bin şahit isteyen kimselerin yetiştirdiği nesiller mi vatana millete daha faydalı bireyler olur? Bir düşünelim.
MEB ve YÖK'ün özellikle öğretmen adaylarını seçerken manevi değerlerini de gözlemleyebileceği uygulamalar yapması dileği ve duasıyla…

    ŞEYDA DEMİR

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): Aslı Yılmaz, Mustafa A.,
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Öğretmene Öğretmenliğe, Eğitime Dair Yazılar... (20.6.2013 01:09:43)

http://www.egitimdeiyiornekler.org/gecmis-iok-ler/

http://erg.sabanciuniv.edu/

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:

HIZLI CEVAP (5 Üye Puanı)

Cevap Yazmak İçin Giriş Yapın veya Üye Olun
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin