Forum | Sınıf Öğretmeniyiz Biz | Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi | http://www.sinifogretmeniyiz.biz
Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

Şiir Defteri..


Deniz  Deniz
Çalışkan Üye - Öğretmen
- (ogretmen12)
Cevap:Şiir Defteri.. (22.6.2013 22:29:54)

ANI
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken bu dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma.


                  Melih Cevdet ANDAY


İmza:Çünkü tarihin en güzel yerinde, Son sözünü hep direnenler söyler
Bu mesaja teşekkür edenler:(3): Mustafa A., Mahir Emre K., Ahmet Öztürk,
Büşra  Gökova
Üye - 2.Sınıf Öğretmeni
- (busragokova78)
Cevap:Şiir Defteri.. (26.6.2013 09:14:20)

Cellat uyandı yatağında bir gece
"Tanrım" dedi "Bu ne zor bilmece :
Öldürdükçe çoğalıyor adamlar
Ben tükenmekteyim öldürdükçe..."

               Ataol BEHRAMOĞLU

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:(3): Mahir Emre K., Ahmet Öztürk, Deniz Deniz,
Ahmet  Öztürk
Aktif Üye - Veli
- (misterno_17)
Cevap:Şiir Defteri.. (26.6.2013 10:08:35)

MİRİM

/ Susmuş şairlerin kelimelerine nikahlı sürgün
Dumura uğramış akıl.../

Leyla görüşüyle bakındık şakağımızdaki beyazlara
affına sığındık zamanın
affa uğramadık fer kaybımızda
sürç-ü lisanımıza kifayet giydirdik
şuurumuzun ekşi şurubunda
her Pazarı askıya aldık
Pazartesi'ye bağlayan o ilk gecede


Sağanakların başladığı geceydi o
kıyımızda bekleyen harami gibi elem
sol kaburgamızda aynı ağrı ile
farkındalık baş kaldırmıştı tenhalardan
sustuğumuz özlem kadar oluyordu zaman


Şölenleri çoktan tükettik biz Mirim
dilsiz şarkılardan üflenen içlenmelere sağırız artık
hüznün ustalığı dans ediyor mısralarımızda
tüm ağıtlara aşinalığımız var çünkü
umarsızca geziniyoruz boşluğumuzda
içimizin dalgaları ala bora
dalgınız ikimizde


Boşluğumuza daraldık Mirim
küf ve küfürbaz koktuk aksanımızda
bir türlü doğuramadık gebeliğimizi
imtihan dedik
hatırını kırk yerinden kırdık fincanların


Oysa Mirim
yağan yağmurlar bile birbirinden kopuktu
oysa ağrıyan yerinden kırılmıştı düşler
elinden tuttuğumuz kelimeler
çığırtkan birer maskeydi
ciddi bir şeyi hiç özlemedik ki biz
ölü bir gülüşü ısrarla sevdik


Bir bahane bulup avutacağız sızılarımızı nasıl olsa
yan yana dizmekse kelimeleri dizeceğiz
gözlerimizi sürmeleyip
görmek istediklerimizi göreceğiz bundan böyle
ve yürüyeceğiz
çünkü
en son umut ölür bu hayatta
en son umut....


Sibel Gökben Yalçın



İmza:"şimdi elini vicdanına koy...bulamadın değil mi..?"
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Deniz Deniz,
Mahir  Emre K.
Tecrübeli Üye - 2.Sınıf Öğretmeni
- (travis)
Cevap:Şiir Defteri.. (26.6.2013 17:06:31)

Gözlerimin önünde hep aynı beyaz ev.
Her dağ yamacına kurduğum,
Beliren her su kenarında,
Pembe damlı, yeşil pancurlu, balkonlu,
Balkonuna tırmanan sarmaşık.
Gece, pencerelerinden sızacak ışık,
Kışın tütecek bacası.

Kapıyı ittiğinde çalacak bir çıngırak.
-Duyuyorum o sesi şimdiden, berrak-
Geçeceğim yol, çıkacağım üç basamak,
Ellerinden sıyırıp atacağım eldiven,
Her halin, gülüşün, kokun, bütün ruhunla sen!
Ah, bütün bir ömür bırakmayacağım el,
Okşayacağım saç, dinleyeceğim ses,
Bakmakla doymayacağım yüz...
Açık pancurlardan o gün dolacak gündüz,
O günkü hava,
Bir kapıyı açman, dolaşman sofada.
Şaşıracağım: Böyle gezinen kim?
-Evim! Evim!.. Ellerimle asacağım
Camlarına perdelerini.
Yatak odasında düsüneceğiz bir an
İki kişilik karyolanın yerini...
Yatak odamız, yemek odası, kiler
Raflarında ellerinle yapılmış reçeller.
Karşı karşıya oturacağımız sofra,
Sürahide ışıldayan su,
Yazın, rüzgâra koyacağımız testi;
Senin yatacağın öğle uykusu...
Sararacak bir yandan çardaktaki üzümler,
Kâh esecek rüzgâr, kâh dinleyeceğiz yağmuru,
Kâh karlarla bembeyaz kesilecek çimenler.
Hep geçireceğiz içimizden:
Hayat beraber, ölüm beraber...
Şu göklerin altında,
Olacağız o kadar bahtiyar
Ki çıkıp mezarlarından annemiz, babamız da,
Beyaz evimize yerleşecekler,
Uzun kış geceleri onlar da aramızda
Göz göze bakışacak, mangalı eşecekler..



İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
Jonathan  Livingston
Çalışkan Üye - 3.Sınıf Öğretmeni
- (martijonathan)
Cevap:Şiir Defteri.. (26.6.2013 18:42:33)

Şimdi belki benim gibi ölesiye yalnızsındır
Uçan kuşları gözlemektesindir tek başına
Çamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin
Radyo dinliyorsundur ya da susarak
Bir kitabı okumaya çalışıyorsundur kim bilir

Sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor olabilirsin
Belki de anılarını deşiyorsun bir olmazı
Bir açmazı derinden derine kurcalar gibi
Bir kahve içmeyi bir elma yemeyi kurarak
Saatine bakıyor olabilirsin uykulu gözlerle
Çocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin

Mahpus gibi tutsak gibi belki köle gibi
Yarını olmamak gibi bir duygu içindesindir
Belki de kendini bağışlamıyorsundur
Benim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü
Kırık trenler gibi öylece kalakalmışsındır
Kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur
Ya da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için
Belki sen de benim gibi ölesiye yalnızsındır....

Afşar TİMUÇİN

İmza:Onun yanında benim kendimi gerçekleştirmem başarısızlığa uğrayamazdı.
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Deniz Deniz,
Svcn  Svcn
Aktif Üye - Öğretmen
- (svcn-85)
Cevap:Şiir Defteri.. (27.6.2013 00:52:33)

Mendilimde Kan Sesleri / Edip CANSEVER

Her yere yetisilir
Hiçbir seye geç kalinmaz ama
Çocugum beni bagisla
Ahmet Abi sen de bagisla
Boynu bükük duruyorsam eger
Içimden öyle geldigi için degil
Ama hiç degil
Ah güzel Ahmet abim benim
Insan yasadigi yere benzer
O yerin suyuna, o yerin topragina benzer
Suyunda yüzen baliga
Topragini iten çiçege
Daglarinin, tepelerinin dumanli egimine
Konyanin beyaz
Antebin kirmizi düzlügüne benzer
Gögüne benzer ki gözyaslari mavidir
Denize benzer ki dalgalidir bakislari
Evlerine, sokaklarina, kösebaslarina
Öylesine benzer ki
Ve avlularina
(Bir kuyu halkasiyla sikistirilmistir kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynasi alim-satimina belki)
Ve bir gün birinin adres sormasina benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
Camcinin cam kesmesine, dülgerin rende tutmasina
Öyle bir cigara yakimina, birinin gazoz açmasina
Minibüslerine, gecekondularina
Hasretine, yalanina benzer
Anisi issizliktir
Acisi bilincidir
Biçagi gözyaslaridir kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutusun vardi eskiden
Dirsegin iskemleye dayali
-- Bir vakitler gökyüzüne dayali, derdim ben --
Cigara paketinde yazilar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kasin yukari kalkik
Sevmen acele
Dostlugun çabuk
Bakiyorum da simdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dedigimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
Istasyonlari dolasirdik bir bir
O zamanlar Malatya kokardi istasyonlar
Nazilli kokardi
Ve yagmurdan islandikça Edirne postasi
Kil gibi ince Istanbul yagmurunun altinda
Esmer bir kadin sevmis gibi olurdun sen
Kadinin ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofrani kurardi
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardi
Cezaevlerine düssen cigarani getirirdi
Çocuklar dogururdu
Ve o cocuklarin dunyayi düzeletecek ellerini islerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzlugu yatistir
Diyecegim su ki
Yok olan bir seylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanisli ki simdi
Hayalsiz yasiyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadinlar, erkekler
Trenler tiklim tiklim
Trenler cepheye giden trenler gibi
Isçiler
Almanya yolcusu isçiler
Kadinlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su siseleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak agaç gibi yanlis yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dagilmis pazar yerlerine benziyor simdi istasyonlar
Ve dagilmis pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli degil
Bir caz müzigi gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kisa
Iste o kadar.

Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Dis degil, tirnak degil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Deniz Deniz,
Jonathan  Livingston
Çalışkan Üye - 3.Sınıf Öğretmeni
- (martijonathan)
Cevap:Şiir Defteri.. (27.6.2013 00:57:38)


Yağmurlar içinden ıslandım geldim
Bir kuru değneye yaslandım geldim
Sıcacık çorbana muhtacım inan
Ölümlerden geçtim uslandım geldim

Üşüdü ellerim üşüdü kalbim
Yaban ellerinde taşlandım geldim
Sanki cehennemdi sensizlik bana

Irmaklar içinden sislendim geldim
Tren yollarında islendim geldim
Kalmadı hevesim kalmadı inan
Yıkandım arındım süslendim geldim

Sana geldim sana kucaklarmısın
Bilmemki yeniden bağışlarmısın..

Yusuf Hayaloğlu

İmza:Onun yanında benim kendimi gerçekleştirmem başarısızlığa uğrayamazdı.
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Deniz Deniz,
Ahmet  Öztürk
Aktif Üye - Veli
- (misterno_17)
Cevap:Şiir Defteri.. (27.6.2013 09:06:50)

Gömdüm Yüzümü

Sıvanmış yalnızlığa kötürüm gece
Hangi sese uyansam gördüğüm ötesi duman
Kalbi delik gün saçlarında saklanmış yıldızlar
Düşünürken ay düşlerine karışmış intizar
O ki billûr düşen suya sevi kadar berrak
Kırıldığı yerde yatar yosunlu binbir hâyâl


Küf yeşili dünya ağzında balığın
Yitiğe boyanmış her şey rengini kaybetmekten…



Sıvanmış yağmur tenine ölüm, uğultulu
Hangi gün açsam tuz yakısı gözlerim kırmızı
Beleyemez acıdan, bu yüzden öldürdü ışığı
Bu yüzden kangren kabuksuz yara
Donattığı yerden zemheri solur öylece

Sus gibi dilim buz kesiği kesif


Bir mevsim ki içimden geçer bulanık
Akan suyu güzlerimden yağmış yaprak
Kuru toprağımda çatlamış infial
İçinden geçerim eskitme tinde sessizlik


Ne sebebe kıyâm(et) çöker yarın
Ne sonuca gün ahsız biter

Vazgeçiş elinde tesbih
Cinnet zulasında iflâhsız volta çeker

Sıvanmış gölgeye ( geçmiş olsunlar ( zorlu
Hani alazını vursa güneş yanlışlıkla
Değse ya da saçları sarı ılıman
Geç kalmış mezarı önce kendine kazar …


Boşluklara bir dem
Aynasında seyredin, raks eder
(Vardım bir zaman ( diyen çareler


Alın çizgilerinde izim yok


Göğüskafesimde bir çatal
Zorladıkça yaşanmışlık (es ( diyor…

Sıvanmış yalnızlığa kötürüm gece
Sıvanmış yağmur tenine ölüm uğultulu
Sıvanmış gölgeye geçmiş olsunlar zorlu

Gömdüm yüzümü…

Elleri hiç' in demine

Varlığa tohum niyetine...



Bir seferde yırtılan ipeğin kılınça secdesine


Şükran AY



İmza:"şimdi elini vicdanına koy...bulamadın değil mi..?"
Bu mesaja teşekkür edenler:
Şeniz  Karaşah
Bilge Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (senizkarasah)
Cevap:Şiir Defteri.. (30.6.2013 20:19:15)

Resim

Nedense bütün resimlerde ben
Böyle mahzun ve perişan çıkarım
Hep böyle hayata kapalı durur
Gülmesini unutmuş dudaklarım

Artık canından bezmiş kimselerin
Hazin bakışı parlar gözlerimde
İçinden adamlar arabalar geçer
Çizgiler alnımda bir büyük cadde

Aynada saçlarımı düzeltirim
Bir perde iner yüzüme alçıdan
O, bin mumluk ampullerin altında
korkarım korkarım fotoğrafçıdan

Bakışlarım gümüş camlara sorar
Elbisemin eskiliği belli mi
Sonra karşıda küçük bir noktaya
Dikerim kahverengi gözlerimi

Kabahat objektifte camda değil
Onlara yalı gözlerle bakarım
Nedense bütün resimlerimde ben
Böyle mahzun ve perişan çıkarım

Ümit Yaşar OĞUZCAN

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:
Scorpion  Fire
Aktif Üye - 1.Sınıf Öğretmeni
- (munzeviciglik)
Cevap:Şiir Defteri.. (2.7.2013 04:09:01)

Sitare

(Çeşmek Be-zen Sitare
Ezmen Mekon Kenâre)

Nerden çıktın karşıma böyle Sitare
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Kirpiklerin yüreğime batıyor
Telaşlı bir kalabalığın ortasında
Ayaküstü konuşuyoruz
Nedimin nigehban nergisleri gibi
Üstümüzde bütün nazarlar
Çok utanıyorum Sitare
Dün oturup hesap ettim
Sen doğduğun zaman
Ben bir askeri mektepte talebeymişim
Sen bilmezsin Sitare
Burada gündüzler çekip durduğumuz bir mercan tespih
Geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu
Her akşam dokuzda yat borusu çalardı
Yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı
Bir derin uykuya atardım kendimi
Siyah benli bir kız düşlerime kaçardı
Bende onu alır anamın düşlerine kaçardım

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Seninle konuşurken Sitare
Aklıma yıldızlar dökülüyor
Bir çaresiz Zühre oluyorsun Babil caddelerinde
Ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan
Binlerce meşalenin ışığı kımıldıyor saçlarında
Gökyüzü salkım salkım
Zigguratlar tıklım tıklım
Dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım
Ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım
Kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan
Kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım
Gözlerine baktığım zaman Sitare
Bütün çöllere ay doğuyor
Yoldaş ediyorum kendime İmrül Kays'ı Antere'yi A'şa'yı
En kuytu vahaları dolaşıyorum
Hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş Sitare
Çadırla su arasında bir cılga var
O cılgada narin ayak izlerin var
Durgun suya düşüp kalmış gözlerin var

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Bazan sapsarı bir benizle geliyorsun
Yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun
Biliyorum içinde bir sızı var
Bıçak ağzı gibi bir sızı var
Bu sızıdır işte seni verimsiz kılan
Züheyr'in Suad'ı gibi keremsiz kılan
Kuzeyden güneye
Güneyden kuzeye
Heyy! Gidip geliyorum bu çöllerde
Kureyş'in heybetli ve inatçı develeri
Hiç aldırmadan benim esmer sevdama
Geviş getiriyorlar ufka bakarak
Ben kaçıp Yesrib'e sığınıyorum
Yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum
Dağda, ovada, badiyede okuduğum hep elif
Elif diyorum Sitare, sineme elif çekiyorum
(Ah minel aşk-ı ve halatihi..)
Çok eski bir gerçektir bu biliyorum

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Sinsi bir yağmur altında beraber yürüyoruz
Ve ikimizde ıslanıyoruz
Ben ne yağmurlar gördüm Sitare
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım
Bilmiyorum sen kaç yaşındaydın
Ben göğü hep bir kurşun gibi ağır
O şehirde sırılsıklam gezerdim
Bölük bölük insanlar boşanırdı tapınaklardan
Tapınaklar insanları safra gibi atardı
Sonra hepsi bir yere toplanıp bana bakarlardı
Bir gün bu şehrin kirli yağmurları alıp götürdü beni
Gidip bir Uygur çadırında göğü dinledim
Kara bulutlar kükrerken bir Kaşkar sabahında
Oturup Aprunçur Tigin ile seni konuştuk
Bakışlarımı sunuyorum, tereddütsüz alıyorsun
Gizli bir tebessümle çağırıyorum, geliyorsun
Kaşı karam, gözü karam, saçı karam
Umay gibi yumuşak huylum
Nerden çıktın karşıma böyle
Sesin ılık bir bahar güneşi gibi ığıl ığıl akıyor içime
Asya'nın bozkırlarında ordular düşüyor peşime
Yığılıp kalmışım bu Anadolu toprağına Sitare
Adam akıllı yorulmuşum
Ellerin böyle olmamalıydı
Ellerine acıyorum
Ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum
Durup durup ıssız yerlerde
(güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var) diyorum

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Dilaver Cebeci

İmza:Her ne var dünyada şerh eyler kalem; Aşkı anlat derseniz çatlar o dem. Aşkı tefsir et desek; aciz kalır beşer, Aşkı tefsir etse ancak Aşk eder..
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Aslı Yılmaz,

HIZLI CEVAP (5 Üye Puanı)

Cevap Yazmak İçin Giriş Yapın veya Üye Olun
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin