Forum | Sınıf Öğretmeniyiz Biz | Sınıf Öğretmenlerinin Kaynak Sitesi | http://www.sinifogretmeniyiz.biz
Hediye Kampanyamız:En fazla puan toplayan 3 kişiye 400TL'lik hepsiburada hediye çeki hediye ediyoruz..

Benden Taşanlar


G@lip  G@lip
Uzman Üye - İlkokul Öğrencisi
- (galip_k)
Cevap:Benden Taşanlar (2.4.2013 11:58:35)

kaderde olanı yaşarsın elbet...
ya kaderini çizer yaşarsın, ya kaderin çizdiğini yaşarsın...

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Bekir Berkiten,
M.  Can
Çalışkan Üye - Diğer
- (mcan60)
Cevap:Benden Taşanlar (2.4.2013 12:29:39)

Bir şeylerin benden taşması için ya kaynak olmam ya da biriktirmem gerek. Ben kaynak olamadım hiç. Benim usulüm biriktirmektir. Duygular biriktiririm. Düşünceler biriktiririm. Düşünceler biçilip dikilmiş kıyafetler gibidir. Karşımdakilere sunacak olsam ya dar gelir ya da bol. Rahat edemez kimse düşüncelerimle. Kimse, kimsenin düşüncesiyle rahat edemez. Bir kimse en çok bir iki defa giyer bir başkasının kıyafetlerini. O yüzden teşhire sunmam düşüncelerimi. Teşhire sunanların birçoğunu da acemi tüccarlar sayarım. Çünkü yüksek ihtimalle iade edilecek bir kıyafeti satmanın telaşındadırlar. Acemilikleri bir yana, birçoğu, düşünceleri iade edildiğinde gücenirler. Pek iyi ya biriktirdiğim duygular... Düşüncelerimi sunmaktan imtina ederim ama duygularımı asla. Çünkü düşüncelerimi kıyafet sayarken duygularımı kumaş sayarım. Duygularımı biriktirirken de arıtmaya çalışırım. Sevgi veya nefret, bıkma veya hasret, heyecan veya sıkıntı hangi duygu olursa olsun biriktirdiğim diğerlerinin yanına koyarken saflaştırmaya çalışırım. Ve taşacak kadar biriktiğinde düşüncelerime yaptığım gibi dizginlemem. Tam tersine, o saf haliyle sunarım. Sunduğum hisler ne kadar saf ise o kadar iyi kumaş olduğunu düşünürüm. Birine iyi bir kumaş verirsem yakın zamanda o kişinin bana iyi bir kıyafet sunacağını bilirim.

Sonra ne mi olur? Kıyafetlerin üstüme uyanları biriktirmeye uymayanları ise iade etmeye devam ederim.

De ki senden bugün taşanlar kıyafet değil midir?
Evet, öyledir ancak iade edilmesine gücenmeyeceğim.

İmza:
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): Şeniz Karaşah, Bekir Berkiten,
Bekir  Berkiten
Aktif Üye - Öğretmen
- (bekir7133)
Cevap:Benden Taşanlar (6.4.2013 21:15:56)

''İyiyim çok şükür'' demek biz insanlar için ne kadar zor değil mi? Mutlaka yolunda gitmeyen bir şeyler ararız ve buluruz. Hayatımızda çoğu zaman olumsuz giden bir şey bulmuşuzdur. Halbuki sağlık olarak, maddi imkanlar olarak konuya baktığımızda bizden aşağıda ne kadar çok insan vardır değil mi? Allah kimseye vermesin ama kör,sağır,dilsiz bir insanın bile sağlam olan ne kadar çok organı, dokusu vardır değil mi?
Asıl yazmak istediğim manevi güzelliklere sahip olmamız. Allah mahlukatı yaratırken merhametini yüz parçaya ayırır ve yüzde birini mahlukata verir. Onun da yarısını anne ve babalara verir. Bütün mahlukatın anne ve babalarının yavrularına merhametini toplayalım. Bunun bile kat kat fazlası... Bu büyük merhamete hamd etmemiz, şükretmemiz gerekmez mi? Ya içimize sevgiyi yerleştiren Rabbimize şükretmek... Şöyle düşünelim bir minik yavruyu görmek, sesini duymak, onu koklamak,onun gülümsemesini görmek, tatlı konuşmasını duymak,... bize ne kadar büyük bir haz verir değil mi? Bunlardan haz alamayan insanların yüzünde oluşan merhametsiz, soğuk yüzü hepimiz fark etmişizdir. Allah cümlemizi sevgiyle yaşayan,merhamet sahibi, sevgiyle mutlu olan kullarından eylesin(amin).

İmza:Kendimi en üstün gördüğümde beni aşağıya çekmek için uzanan elleri gördüm.Kendimi en küçük gördüğümde ise bana yardım etmek için yukarıdan uzanan elleri gördüm. Biz üçüncü sınıfız,üçüncü sınıf değil.
Bu mesaja teşekkür edenler:(3): Hanife Şimşek, M. Can, Fatma Fatma,
Bekir  Berkiten
Aktif Üye - Öğretmen
- (bekir7133)
Cevap:Benden Taşanlar (7.4.2013 23:59:15)

Şükretmek, hamdetmek ne kadar zor gelir bize değil mi? Halbuki sağlık ve maddiyat dışında o kadar çok manevi zenginliğimiz var ki.
Belki her şeyimiz olsaydı da çok af edersiniz edepten, hayadan mahrum olsaydık ne kadar kötü olurdu değil mi? Düşünsenize karşı cinsi ta uzaktan görüp baktıktan sonra taa yanımıza yaklaşana kadar bakmak rahatsız etmek... Erkeksek başkalarını taciz etmek, kadınsak ilginin sürekli üzerimizde olmasını istemek ve bunlar için uğraşmak.
Çevremizde, bayılarak seyrettiğimiz filmlerde, dizilerde bu bahsettiğim kişilerden bolca var değil mi? Üstelik bizim için utanmak ne kadar meziyetse onlar için de utanmazlığın sınırlarını zorlamak hatta yeni utanmazlık davranışlarını keşfetmek büyük meziyet.
Alnımızda haya, kalbimizde haya ve namus varken dünyanın tadı bir başka değil mi? İşte kalpte hissedilen ve insana huzur veren haya duygusunun zıddı olan hayasızlık da kalbimize gerginlik içinde bir heyecan verir.
Bu büyük manevi zenginliği kalbimize, ruhumuza yerleştiren Rabbimiz Allah'a hamd ü senalar olsun. Rabbim edebini, hayasını muhafaza eden kullarından eylesin(amin).

İmza:Kendimi en üstün gördüğümde beni aşağıya çekmek için uzanan elleri gördüm.Kendimi en küçük gördüğümde ise bana yardım etmek için yukarıdan uzanan elleri gördüm. Biz üçüncü sınıfız,üçüncü sınıf değil.
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): M. Can, Fatma Fatma,
Bekir  Berkiten
Aktif Üye - Öğretmen
- (bekir7133)
Cevap:Benden Taşanlar (16.4.2013 21:26:38)

Hep merak ederdim , soyut varlıkların da rengi var mı diye; mesela ayrılığın. Senden ayrıyken hep karardı gözümün önü ve yüreğimdeki kanın sanki akmayıp pıhtılaştığını hissettim. Ve anladım ki ayrılığın rengi de siyah ve koyu kırmızıydı.

İmza:Kendimi en üstün gördüğümde beni aşağıya çekmek için uzanan elleri gördüm.Kendimi en küçük gördüğümde ise bana yardım etmek için yukarıdan uzanan elleri gördüm. Biz üçüncü sınıfız,üçüncü sınıf değil.
Bu mesaja teşekkür edenler:(1): Mustafa A.,
Bekir  Berkiten
Aktif Üye - Öğretmen
- (bekir7133)
Cevap:Benden Taşanlar (16.4.2013 21:27:05)

Aşkın sesli anlatılışını yazarlarda, şairlerde görürsün. Bir de aşkın sessiz edep ve haya dolu anlatılış var ki onu da iğne oyasında, yazmalarda bulursun.

İmza:Kendimi en üstün gördüğümde beni aşağıya çekmek için uzanan elleri gördüm.Kendimi en küçük gördüğümde ise bana yardım etmek için yukarıdan uzanan elleri gördüm. Biz üçüncü sınıfız,üçüncü sınıf değil.
Bu mesaja teşekkür edenler:(2): Mustafa A., Aslı Yılmaz,
Aslı  Yılmaz
Tecrübeli Üye - 4.Sınıf Öğretmeni
- (tayper35)
Cevap:Benden Taşanlar (17.4.2013 14:40:31)

haksızlığa uğramak insanı çok yıpratıyor.yaptığınız yanınıza kalmaz insallah. üç gündür nasıl yıprattım kendimi ama değmezmiş...

İmza:Bazen diyorum kendime; Ne çok DEĞER vermişim DEĞERSİZlere!!!
Bu mesaja teşekkür edenler:(3): M. Can, Şeniz Karaşah, Hanife Şimşek,
Bekir  Berkiten
Aktif Üye - Öğretmen
- (bekir7133)
Cevap:Benden Taşanlar (17.4.2013 22:41:47)

Koskocaman ukalalığım küçücük mutevaziliğimin arkasına gizlendiğini sanınca çok gülünç görünür.

İmza:Kendimi en üstün gördüğümde beni aşağıya çekmek için uzanan elleri gördüm.Kendimi en küçük gördüğümde ise bana yardım etmek için yukarıdan uzanan elleri gördüm. Biz üçüncü sınıfız,üçüncü sınıf değil.
Bu mesaja teşekkür edenler:(4): M. Can, Şeniz Karaşah, Aslı Yılmaz, Hanife Şimşek,
Aslı  Yılmaz
Tecrübeli Üye - 4.Sınıf Öğretmeni
- (tayper35)
Cevap:Benden Taşanlar (18.4.2013 15:46:05)

dün gece yine çok ağrım vardı.duvarlara baktım tüm gece.çünkü bundan daha iyi yapabileceğim birşey yoktu.gözlerimi bir an kapatabilmek için dualar ettim ama ne mümkün.ben dua ettikçe sanki daha bir zorluyordu ağrılar beni...hiçbir şey düşünmemek istedim ama buna bile fırsat vermiyordu.mutlu ve huzurlu olmak bu kadar zor muydu? onlarca resim çizmişimdir şu yaşıma kadar.hep derler ya mutluluğun resmini çizebilir misin? diye. onu bile beceremem galiba...şu anda canım bir şey istediğinde yapamıyorum,istesem de yapamıyorum.herkes nasılsın? diye soruyor.bu durumdayken iyiyim demek bile vicdanımı rahatsız ediyor.her gün ölürken nasıl iyiyim dememi bekliyorlar ki...elimden birşey gelmiyor...çaresizim,mutsuzum,canım yanıyor...

İmza:Bazen diyorum kendime; Ne çok DEĞER vermişim DEĞERSİZlere!!!
M.  Can
Çalışkan Üye - Diğer
- (mcan60)
Cevap:Benden Taşanlar (18.4.2013 17:36:26)

 Alıntı
Aslı Yılmaz demiş ki; dün gece yine çok ağrım vardı.duvarlara baktım tüm gece.çünkü bundan daha iyi yapabileceğim birşey yoktu.gözlerimi bir an kapatabilmek

için dualar ettim ama ne mümkün.ben dua ettikçe sanki daha bir zorluyordu ağrılar beni...hiçbir şey düşünmemek istedim ama buna bile fırsat vermiyordu.mutlu ve huzurlu

olmak bu kadar zor muydu? onlarca resim çizmişimdir şu yaşıma kadar.hep derler ya mutluluğun resmini çizebilir misin? diye. onu bile beceremem galiba...şu anda canım

bir şey istediğinde yapamıyorum,istesem de yapamıyorum.herkes nasılsın? diye soruyor.bu durumdayken iyiyim demek bile vicdanımı rahatsız ediyor.her gün ölürken nasıl

iyiyim dememi bekliyorlar ki...elimden birşey gelmiyor...çaresizim,mutsuzum,canım yanıyor...


Öncelikle geçmiş olsun öğretmenim. Mutluluğun ne demek olduğunu ancak çaresizler, mutsuzlar, acı çekenler bilebilir. Acının derinliklerinde yüreklerini dağlamamış, çaresizlikte ciğerlerini boğmamış, yaşamında uğradığı eziyete karşı direnirken sinesini parçalamamış insanlar için mutluluk çocuk masalından ibarettir. Acılarla yoğrulmamış biri için mutluluk rüyada yenilen bir dondurma gibidir. Sırıta sırıta yenir ama aslında gerçek tadın alınması mümkün değildir.

Ancak acılarla yoğrulan, günleri ve geceleri aydınlık günler bekleyerek geçen, karanlık yolunda tek başına sona yaklaştığı hissiyle dağlanmış bir insan için öyle olmaz. İşte o insan sona yaklaştığını düşünene kadar hangi aşamalardan geçtiğini dile getirmek istiyorum. Günü birlik dertlerin arasında toz pembe olmasa da hafif pembesinden bir hayat sürülürken kader küpü çatlar. Önce ne olduğunu anlayamaz. O insan için acı devam ederken dozunu azaltmadığından acı kavramını tekrar tanımlanır. Geçmişte acı hakkında bir şey bilmediğini fark eder. Ama o amansız acılar devam etmektedir. Sonra acılarının daha ne kadarına katlanabileceğini düşünür, sonra acıların neden bir türlü sonu gelmediğini sorgular. Bir zaman sonra karanlığın tarifsiz derinliğinde hisler, düşünceler, düşler, zaman, mekan ve diğer tüm varlıklar yoklur. İşte o an ruhun yalınlaştığı andır. Ne kaybedilecek bir zerre ne kazanılacak bir hisse.. hiçbir şey yoktur. Sadece bir ÖZ vardır. O öz insanın en yalın halidir. Eskiden acıtmakla kalmayıp mutluluk, neşe, enerji vesair herşeyi azaltan acılar, artık acıtıyor olsalar bile bir şeyleri azaltamaz olmuşlardır. Öz o kadar yalındır ki acılarla kaybedecek bir şeyi kalmamıştır. İşte burada insan kendini bulur.

Tam anlamıyla kendini bulmaktır. Öyle bir kendini bulmaktır ki özün içinde eriyip kaybolmuş tüm varlıklara karşı eskiden tahmin bile edilemeyecek kadar keskin algılarla tüm varlıklar yeniden tanımlanır. Öz, öyle çok karanlıkta kalmıştır ki tüm renklere keskinleşir gözleri. Bir insanın kapkara gözbebeklerine bakarken bile tüm duyguların renklerini görebilir. Sessizlik ile sağırlığın ayrılamayacağı boşluklarda kalmış kulaklar tüm notalara keskinleşir, rüzgarda sallanan yaprakların ahengini duymak için çabalaması gerekmez. Ateşte çatırdayan bir odun sesi ile gökgürültülerinin feryadının kardeşliğini ancak o fark edebilir. Ancak yok olmayı diletecek ayazlar solumuş bir burun buz kokusuyla çiçek kokularının kardeşliğini kavrayabilir. O özün avuçları öyle kor alevler taşımıştır ki toprak ile bebek teninin yumuşaklığının aslında ne kadar da kardeş olduğunu ancak o bilebilir. Öyle ağular tatmıştır ki dili öyle ateşler düğümlenmiştir ki boğazına ancak o dil değmeyecek hiç bir sözcük için bükülmemeyi bilir. Ancak o dil güneşi tadabilir.

İşte bu sonu gelmez ızdıraplar içinde kendini bulacaksın öğretmenim. Aslında neyin değerli neyin değersiz olduğunu her geçen saniye acı acı öğrenecek ama sonunda farkındalığını yitirmezsen kendini bulmuş bir bilge olacaksın. Rüyada yediğin bir dondurma ile gerçekte yediğin bir dondurma arasında ne kadar fark varsa acılarla piştikten sonra geçmişteki tüm hissiyatınla sonraki hissiyatın arasında o kadar fark olacak. Bu süreçte farkındalığını kaybetme yeter. Acıların en derininde boğulduktan sonra umut kendiliğinden yeşerecektir. Umut ise direnci getirecek. Umut ve direnç birlikte bambaşka bir algıyı...

Niye bu kadar yazdım: "her gün ölürken nasıl iyiyim dememi bekliyorlar ki"

Bu tümceniz yukardaki satırları düşünmemde kırılma noktası oldu. Yeterince karanlıkta kalmış gözlerim, bir insanın acısının ateşinin kör eden şavkına başka türlü katlanamazdı, ben de yazdım.

İmza:

HIZLI CEVAP (5 Üye Puanı)

Cevap Yazmak İçin Giriş Yapın veya Üye Olun
En yeni ve güncel etkinlikler için bizi takip edin